اَلْكَبَلُ [el-kebel] (fethateynle) Kısa kürke denir; yukâlu: فَرْوٌ كَبَلٌ أَيْ قَصِيرٌ
اَلْكَبْلُ [el-kebl] (kâf’ın fethi ve kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Bukağıya denir, ʹalâ-kavlin büyük bukağıya denir; cemʹi كُبُولٌ [kubûl]dür kâf’ın zammıyla; yukâlu: فِي سَاقِهِ كَبْلٌ أَيْ قَيْدٌ أَوْ أَعْظَمُهُ Ve
كَبْلٌ [kebl] Kovanın kenârında bükülüp kıvrılan deriye denir, ʹalâ-kavlin kovanın kenârına denir. Ve tüyü çok kürke denir; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ كَبْلٌ أَيْ فَرْوٌ كَثِيرُ الصُّوفِ Ve
كَبْلٌ [kebl] Masdar olur, bir adamı zindânda yâ gayrı yerde habs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَبَلَهُ كَبْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَبَسَهُ فِي سِجْنٍ أَوْ غَيْرِهِ Ve teʹhîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَبَلَ الدَّيْنَ عَنْ غَرِيمِهِ إِذَا أَخَّرَهُ عَنْهُ
اَلْكَبَلُ [el-kebel] (fethateynle) Kısa olan kürk; yukâlu: فَرْوٌ كَبَلٌ أَيْ قَصِيرٌ
اَلْكَبْلُ [el-kebl] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Fermûde bukağı. Ve
كَبْلٌ [kebl] Zikr olunan bukağıya vurmağa dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı