el-kubḩ ~ اَلْكُبْحُ

Kamus-ı Muhit - الكبح maddesi

اَلْكُبْحُ [el-kubḩ] (kâf’ın zammıyla) مَصْلٌ [maṡl] dedikleri yoğurt suyu envâʹından siyâh nevʹidir ki Türkler kara kurut ve çökelek taʹbîr ederler. ʹAlâ-kavlin رَخْبِينٌ [raḣbîn] ismidir ki mâ΄iyyet-i lebeni tabhla taglîz eylemekle hâsıl olur, Türkîde lor taʹbîr olunur.

اَلْكَبْحُ [el-ḵebḩ] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Merkûb olan dâbbeyi durdurmak için licâmını geri çekip kasmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبَحَ الدَّابَّةَ كَبْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَذَبَ لِجَامَهَا لِتَقِفَ Kâle fi’l-Esâs:لَيْسَ كَبْحُ الصَّعْبِ الشَّرِسِ إِلاَّ بِاللِّجَامِ الشَّكِسِ Nüshalardan bâb işâreti sâkıt olmakla ümmehât-ı sâ΄ireden ahz olunmuştur. Ve

كَبْحٌ [kebḩ] Kılıçla çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبَحَهُ بِالسَّيْفِ إِذَا ضَرَبَهُ Ve bir kimseyi ʹazm eylediği hâcetinden redd eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur ki maʹnâ-yı evvelden me΄hûzdur; yukâlu: كَبَحَ فُلاَنًا إِذَا رَدَّهُ عَنِ الْحَاجَةِ

Vankulu Lugatı - الكبح maddesi

اَلْكَبْحُ [el-kebḩ] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Davarın licâmın tutup geri çekmek tâ ki yürümeden ferâgat kıla; yukâlu: كَبَحْتُ الدَّابَّةَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَذَبْتَهَا إِلَيْكَ لِتَقِفَ Yaʹnî davarın üzerinde olan kimse licâmın kendiye çeke dursun diye. أَكْمَحْتُهَا ve أَكْفَحْتُهَا ve كَبَحْتُهَا bu cümle bir maʹnâyadır velâkin bilâ-hemze istiʹmâl olunan hemîn كَبَحْتُهَا dır, Aṡmaʹî’den böyle rivâyet olunmuştur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı