el-keys ~ اَلْكَيْسُ

Kamus-ı Muhit - الكيس maddesi

اَلْكِيسُ [el-kîs] (kâf’ın kesriyle) Akça kesesine denir; cimâʹ maʹnâsından me΄hûzdur, akçayı cemʹ eylediği için. Cemʹi أَكْيَاسٌ [ekyâs] gelir ve كِيَسَةٌ [kiyeset] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde. Ve

كِيسٌ [kîs] مَشِيمَةٌ [meşîmet]e ıtlâk olunur ki rahimde olan çocuk yatağına denir.

اَلْكَيِّسُ [el-keyyis] (جَيِّدٌ [ceyyid] vezninde) Zârîf ve zîrek adama denir; yukâlu: رَجُلٌ كَيِّسٌ أَيْ ظَرِيفٌ Cemʹi كَيْسَى [keysâ] gelir, حَمْقَى [ḩamḵâ] gibi. Ve Zeyd b. el-Keyyis en-Nemerî ʹilm-i ensâbda mâhir bir kimsedir. Ve Keyyis b. Ebi’l-Keyyis muhaddistir. Ve Keyyise bint Ebî Bekr ki ismi Nufeyʹdir, tâbiʹiyyedir. Ve Keyyise bintu’l-Ḩârišamp;, Museylimetü’l-Kežžâb nâm şahsın zevcesidir ki ʹâkıbet İslâm’a gelmiştir. Ve Ebû Keyyise, Berâ΄ b. Ḵays nâm muhaddisin künyesidir yâhûd bu muʹceme ile ve bâ-yı muvahhade ile Ebû Kebşe’dir. Ve Ammâ ʹAlî b. Kîse el-Muḵrî, bu kesr ve sükûn iledir. Ve Keyyise bint Ebî Kešamp;îr tâbiʹiyyedir.

الكَيْسٌ [keys] (kâf’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْكِيَاسَةُ [el-kiyâset] (فِرَاسَةٌ [firâset] vezninde) Zekâ ve fıtnat maʹnâsınadır ki humk ve belâhet mukâbilidir; yukâlu: كَاسَ الْغُلاَمُ يَكِيسُ كَيْسًا وَكِيَاسَةً ضِدُّ حَمُقَ [Ve] cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا ve minhu’l-hadîsu’l-âtî. Ve tıbb yaʹnî tabâbet maʹnâsınadır, lâkin şarih طِبٌّ nüshasını taglît ve طِيبٌ olmağı tasvîb eylemiştir. Ve

كَيْسٌ [keys] Civân-merdlik maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ أَهْلُ الْكَيْسِ أَيِ الْجُودِ Ve ʹakl ve hûş maʹnâsınadır; yukâlu: صَاحِبُ الْكَيْسِ أَيِ الْعَقْلِ Ve rüşd ve fetânette bir adama gâlib olmak maʹnâsınadır ki bâb-ı mugâlebede müstaʹmeldir; yukâlu: كَايَسَهُ فَكَاسَهُ كَيْسًا أَيْ غَلَبَهُ فِي الْكِيَاسَةِ Ve minhu’l-hadîsu ennehu ʹaleyhi’s-selâm kâle li-Câbir: ḣأَتُرَانِي إِنَّمَا كِسْتُكَ لِآخُذَ جَمَلَكَ لَكَ الثَّمَنُ وَلَكَ الْجَمَلُḢ أَيْ غَلَبْتُكَ بِالْكَيْسِ Ve fîhi eyzan kâle ʹaleyhi’s-selâm li-Câbir: ḣ فَإِذَا قَدِمْتَ فَالْكَيْسَ الْكَيْسَḢ وَهُوَ أَمْرٌ بِالْجِمَاعِ أَوْ نَهْيٌ عَنِ الْمُبَادَرَةِ إِلَى الْجِمَاعِ بِاسْتِعْمَالِ الْعَقْلِ فِي اسْتِبْرَائِهَا لِئَلاَّ يَحْمِلَهُ الشَّبَقُ عَلَى غِشْيَانِهَا حَائِضًا Yaʹnî “Yâ Câbir, sizler seferden geldiğinizde hemân zevceniz ile evlâd talebi için cimâʹa mübâderet eyleyesiz.” Ve vech-i sânîye göre, “Hemân seferden geldiğiniz gibi ʹayâliniz hâ΄iz midir, yoksa pâk mıdır taharrî edip istiʹmâl-i ʹakl ile tahkîk eylemeksizin cimâʹa mübâderet eylemeyesiz tâ ki şiddet-i şehvet sizi takarrüb-i hâ΄ize dûçâr eylemeye.” Pes buna göre كَيْسٌ [keys] ʹakl maʹnâsına me΄hûzdur.

Vankulu Lugatı - الكيس maddesi

اَلْكَيْسُ [el-keys] (kâf’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Ehl-i zekâ olmak ki hamâkatın mukâbilidir. Ve ricâlden bir kimsenin adıdır ki o Keyyis en-Nemerî’dir. Ve

كَيْسٌ [keys] Oğlan zarîf ve zekî olmağa dahi derler.

اَلْكِيسُ [el-kîs] (kâf’ın kesri ve meddiyle) Kîse ki içine akçe korlar.

اَلْكَيِّسُ [el-keyyis] (kâf’ın fethi ve yâ’nın kesri ve teşdîdiyle) Zekî ve zarîf kimse. Ve

اَلْمُكَيَّسُ [el-mukeyyes] (mîm’in zammı ve yâ’nın fethi ve teşdîdiyle) Bi-maʹnâhu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı