el-laṡib ~ اَللَّصِبُ

Kamus-ı Muhit - اللصب maddesi

اَللَّصِبُ [el-laṡib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) سُلْتٌ [sult] envâʹından bir nevʹin ismidir. Ve سُلْتٌ [sult] peygâmber arpasına denir ki Fârisîde cevv-i bürehne denir. Ve

لَصِبٌ [laṡib] Çetin huylu çepreşik meşrebli bahîl ve nâkese denir.

اَللَّصَبُ [el-leṡab] (fethateynle) Kemâl-i zaʹf u hüzâlden nâşî gövdenin derisi ete yapışmak maʹnâsınadır, lâkin kemiğe yapışmaktır; yukâlu: لَصِبَ الْجِلْدُ بِاللَّحْمِ لَصَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَزِقَ هُزَالاً Bu mâdde لُصُوقٌ [luṡûḵ] maʹnâsına mevzûʹdur. Ve

لَصَبٌ [leṡab] Pâstan yâ darlıktan nâşî kılıç kın içre ilişip tutulmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَصِبَ السَّيْفُ فِي الْغِمْدِ إِذَا نَشِبَ Ye yüzük parmağa dar gelmekle parmakla kilîdlenip kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَصِبَ الْخَاتَمُ فِي اْلإِصْبَعِ ضِدُّ قَلِقَ

اَللِّصْبُ [el-liṡb] (lâm’ın kesriyle) İki dağ aralığında olan derbend yola denir ki لِهْبٌ [lihb] dedikleri yoldan dar ve شِعْبٌ [şiʹb] dedikleri yoldan geniş olur; ʹalâ-kavlin derenin dar ve sıkı olan yerine denir. Cemʹi لِصَابٌ [liṡâb] gelir lâm’ın kesriyle ve لُصُوبٌ [luṡûb] gelir.

Vankulu Lugatı - اللصب maddesi

اَللَّصَبُ [el-leṡab] (fethateynle) Kılıç kınına yapışmak; yukâlu: لَصِبَ سْيُفُهُ يَلْصَبُ لَصَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَشَبَ فِي الْغِمْدِ فَلَا يَخْرُجُ Ve deri ete yapışmağa dahi derler, ziyâde arıklamadan ötürü; yukâlu: لَصِبَ جِلْدُ فُلَانٍ إِذَا لَصِقَ بِاللَّحْمِ مِنَ الْهُزَالِ Ve yüzük parmağa dar olmağa dahi derler; yukâlu: لَصِبَ الْخَاتَمُ فِي الْإِصْبَعِ وَهُوَ ضِدُّ قَلِقَ ki قَلَقٌ bir nesne bol olduğundan deprenmeğe derler.

اَللِّصْبُ [el-liṡb] (lâm’ın kesri ve ṡâd’ın sükûnuyla) Dağda olan ince yol, شِعْبٌ صَغِيرٌ maʹnâsına. Ve dağda olan her dar yere لِصْبٌ [liṡb] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı