اَلْمَزَارَةُ [el-mezâret] (كَرَامَةٌ [kerâmet] vezninde) Bir adam مَزِيرٌ [mezîr] olmak maʹnâsınadır ki zikr olundu; yukâlu: مَزُرَ الرَّجُلُ مَزَارَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا صَارَ مَزِيرًا Ve meyve pekişmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَزُرَ الثَّمَرُ إِذَا اسْتَحْكَمَ
اَلْمُزَارَّةُ [el-muzârret] (teşdîd-i râ’yla fi’l-asl مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) Bir adamı kavrayıp ısırmak maʹnâsınadır, müşâreket için dahi olur; yukâlu: زَارَّهُ إِذَا عَاضَّهُ
اَلْمَزَارَةُ [el-mezâret] (mîm’in fethiyle) Bahâdır olmak; yukâlu: مَزُرَ فُلَانٌ مَزَارَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ
اَلْمُزَارَّةُ [el-muzârret] (mîm’in zammıyla ve râ’nın teşdîdiyle) Isırışmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı