el-mûr ~ اَلْمُورُ

Kamus-ı Muhit - المور maddesi

اَلْمُورُ [el-mûr] (mîm’in zammıyla) Havâda beri öte mütereddid olan gubâra denir. Ve havâya savrulup tozmuş toprağa denir.

اَلْمَوْرُ [el-mevr] (جَوْرٌ [cevr] vezninde) Bir nesne ʹarzı cihetinden iki tarafa doğru dalga gibi sürʹatle varıp gelmek maʹnâsınadır, çalar saʹatin dakîkalı ipi gibi; yukâlu: مَارَ الشَّيْءُ يَمُورُ مَوْرًا إِذَا تَرَدَّدَ فِي عَرْضٍ Ve bir adam Necd ülkesine gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَارَ الرَّجُلُ إِذَا أَتَى نَجْدًا Ve akmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَارَ الدَّمُ إِذَا جَرَى Ve çalkanmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَارَ الْمَاءُ إِذَا مَاجَ وَاضْطَرَبَ Ve su yer yüzüne akmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَارَ الْمَاءُ إِذَا جَرَى عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ Ve beri öte deprenmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَارَ الشَّيْءُ إِذَا تَحَرَّكَ Ve

مَوْرٌ [mevr] Meslûk ve müstevî âsân yola ıtlâk olunur; tesmiye bi’l-masdardır, bi-maʹnâ mefʹûldür, mahall-i tereddüd olduğu için; tekûlu: سَلَكْتُ الْمَوْرَ أَيِ الطَّرِيقَ الْمَوْطُوءَ الْمُسْتَوِيَ Ve yumuşak nesneye ıtlâk olunur, şey΄-i leyyin maʹnâsına. Şârih اَلْمَشْيُ اللَّيِّنُ ʹibâretiyle olmağı tasvîb eylemiştir. Ve zikri âtî مَوَّارَةٌ [mevvâret] kavl-i şârihi mü΄eyyiddir. Ve

مَوْرٌ [mevr] Hayvândan yün yolmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَارَ الصُّوفَ إِذَا نَتَفَ Ve

مَوْرٌ [Mevr] Yemen’de şehr-i Zebîd şemâlîsinde vâkiʹ kurâların sâhili ismidir. Ve

مَوْرٌ [mevr] Havâya toprak tozup savrulmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَارَ التُّرَابُ مَوْرًا إِذَا ثَارَ

Vankulu Lugatı - المور maddesi

اَلْمُورُ [el-mûr] (mîm’in zammı ve meddiyle) Yel ile olan toz, غُبَارٌ مَعَ الرِّيحِ maʹnâsına.

اَلْمَوْرُ [el-mevr] (mîm’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Hareket edip gelip gitmek; yukâlu: مَارَ الشَّيْءُ يَمُورُ مَوْرًا إِذَا تَحَرَّكَ وَجَاءَ وَذَهَبَ كَمَا تَكَفَّأُ النَّخْلَةُ الْعَيْدَانَةُ Ve تَكَفُّؤٌ [tekeffu΄] salınmaktır. Ve عَيْدَانَةٌ [ʹaydânet] ʹayn-ı mühmelenin fethi ve yâ’nın sükûnuyla uzun hurmâ ağacıdır. Ve

مَوْرٌ [mevr] Akmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَارَ الدَّمُ عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ Ve tereddüd etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: اَلْبَعِيرُ تَمُورُ عَضُدَاهُ إِذَا تَرَدَّدَ فِي عُرْضِ جَنْبِهِ Ve rücûʹ etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: لَا أَدْرِي أَغَارَ أَمْ مَارَ أَيْ أَتَى عَلَى الْغَوْر أَمْ دَارَ وَرَجَعَ إِلَى نَجْدٍ Ve غَوْرٌ [Ġavr] ve نَجْدٌ [Necd] Birer yerin adıdır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı