اَلثَّقَلُ [ešamp;-šamp;eḵal] (fethateynle) Metâʹ ve haşem maʹnâsınadır ki zikr olundu. Ve
ثَقَلٌ [šamp;eḵal] Masdar olur, hasta ağırlaşmak maʹnâsına; yukâlu: ثَقِلَ الْمَرِيضُ ثَقَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اشْتَدَّ مَرَضُهُ
اَلثِّقَلُ [ešamp;-šamp;iḵal] (ḵâf’la عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) Ağırlığa denir; yukâlu: بِهِ ثِقَلٌ أَيْ ضِدُّ الْخِفَّةِ Ve
ثِقَلٌ [šamp;iḵal] ve
ثَقَالَةٌ [šamp;eḵâlet] (أَصَالَةٌ [aṡâlet] vezninde) Masdar olurlar, ağır olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ثَقُلَ الشَّيْءُ ثِقَلًا وَثَقَالَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ ضِدُّ خَفَّ Ve gebelik hâleti belirmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: ثَقُلَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا اسْتَبَانَ حَمْلُهَا Ve ağacın dalları özlenip kuvvetlenmek maʹnâsına müstaʹmeldir ki ağırlıklarını müstelzimdir; yukâlu: ثَقُلَ الْعَرْفَجُ وَالثُّمَامُ إِذَا تَرَوَّتْ عِيدَانُهُ Ve kulak bir mikdârca sağırlanmak maʹnâsınadır ki ağılaşmak taʹbîr olunur; yukâlu: ثَقُلَ سَمْعُهُ إِذَا ذَهَبَ بَعْضُهُ
اَلْأَثْقَالُ [el-ešamp;ḵâl] (hemzenin fethiyle) Cemʹi, حِمْلٌ [ḩiml] ile أَحْمَالٌ [aḩmâl] gibi olur veznen ve maʹnen. Ve
ثِقْلٌ [šamp;iḵl] Bir nesnenin veznde mikdârına dahi derler; minhu kavluhum: أَعْطِهِ ثِقْلَهُ أَيْ وَزْنَهُ Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا﴾ (الزلزال، 2) قَالُوا أَجْسَادَ بَنِي آدَمَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı