اَلْخَضَرُ [el-ḣaḋar] (fethateynle) Bir nesne yeşil olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَضِرَ الشَّيْءُ خَضَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَخْضَرَ Ve bir nesne ter ü tâze olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَضِرَ الزَّرْعُ إِذَا أَنْعَمَ Ve
خَضَرٌ [ḣaḋar] Hurmâ ağacının yeşil ve ter ü tâze dalına denir; tesmiye bi’l-masdardır.
اَلْخَضِرُ [el-ḣaḋir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Vasftır, niteki zikr olundu. Ve
خَضِرٌ [ḣaḋir] Ter ü tâze ve yeşil nihâle ıtlâk olunur. Ve tâze ekine ve tâze sebzeye ve çayıra ve çemene denir; خَضِرَةٌ [ḣaḋiret] dahi denir hâ’yla. Ve çemen-zâra ve sebze-zâra denir; yukâlu: مَكَانٌ خَضِرٌ أَيْ كَثِيرُ الْخُضْرَةِ Ve
خَضِرٌ [ḣaḋir] جَنْبَةٌ [cenbet]ten yaʹnî kökü derin olmakla yaz mevsiminde tâzelenen nebâttan bir gûneye denir. Müfredi خَضِرَةٌ [ḣaḋiret]tir hâ’yla.
اَلْخُضْرَةُ [el-ḣuḋret] (ḣâ’nın zammı ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Levn-i maʹrûfa denir ki Fârisîde sebz ve Türkîde yeşil taʹbîr olunur. Cemʹi خُضَرٌ [ḣuḋar] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde ve خُضْرٌ [ḣuḋr] gelir ḣâ’nın zammı ve ḋâd’ın sükûnuyla. Ve
خُضْرَةٌ [ḣuḋret] At kısmında siyâhla karışık bozluktur ki gökçül olur, mora karîb bir levndir, Türkîde konur taʹbîr olunur; yukâlu: لَوْنُ الْفَرَسِ خُضْرَةٌ أَيْ غُبْرَةٌ خَالَطَتْهَا دُهْمَةٌ Ve
خُضْرَةٌ [ḣuḋret] Terliğe ve tâzeliğe ıtlâk olunur; yukâlu: غُصْنٌ فِيهِ خُضْرَةٌ أَيْ نُعُومَةٌ Ve
خُضْرٌ [ḣuḋr] أَخْضَرُ [aḣḋar] kelimesinden cemʹ olur ki yeşil nesneye denir ve o münâsebetle hısb ve rehâsı olan nesneye ıtlâk olunur ve minhu yukâlu: هُمْ خُضْرُ الْمَنَاكِبِ أَيْ فِي خِصْبٍ عَظِيمٍ
خِضْرٌ [Ḣiḋr] (ḣâ’nın kesri ve ḋâd’ın sükûnuyla) Mûsâ’nın karîni olan nebî salavâtullâhi ʹaleyhimâ ve gâh olur ki خَضِرٌ [Ḣaḋir] dahi derler ḣâ’nın fethi ve ḋâd’ın kesriyle كِبْدٌ [kibd]le كَبِدٌ [kebid] gibi ve sânî efsahtır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı