Rukeb ~ رُكَبٌ

Kamus-ı Muhit - ركب maddesi

اَلرُّكَبُ [er-rukeb] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) رُكْبَةٌ [rukbet]in cemʹidir ki zikr olundu. Ve Muḩammed b. Mesʹûd b. Ebî Rukeb el-Ḣuşenî kibâr-ı nuhât-ı Maġrib’dendir. Kezâlik oğlu Ebû Žerr Muṡʹab dahi kibâr-ı nuhâttandır, şârih-i Maḵâmât olan Şerîşî şeyhidir. Ve

رُكَبٌ [Rukeb] Yemen’de bir nâhiyedir.

اَلرَّكَبُ [er-rekeb] (fethateynle) Diz büyük olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَكِبَ الرَّجُلُ رَكَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا عَظُمَتْ رُكْبَتُهُ Ve

رَكَبٌ [rekeb] Kasık kılına denir; ʹalâ-kavlin kasık kılının bittiği yere denir. Yâhûd ʹavretin ve erkeğin ferclerine yaʹnî ud yerlerine denir. Yâhûd ud yerinin taşra yüzlerine denir. Yâhûd kalçanın iç yüzüne denir ki üzerinde ud yerlerinin etleri vâkiʹ olur. Tesniyesinde رَكَبَانِ [rekebân] denir; ʹalâ-kavlin رَكَبٌ [rekeb] nisvâna mahsûstur. Cemʹi أَرْكَابٌ [erkâb] gelir, أَعْرَابٌ [aʹrâb] gibi ve أَرَاكِيبُ [erâkîb] gelir, أَعَارِيبُ [aʹârîb] gibi. Râġıb’ın Müfredât’ta beyânına göre رَكَبٌ [rekeb] ferc-i mer΄eden kinâyedir ki مَرْكُوبٌ [merkûb] maʹnâsından olur, niteki مَطِيَّةٌ [maṯiyyet] ve قَعِيدَةٌ [ḵaʹîdet] dahi ondan kinâyedir.

اَلرَّكْبُ [er-rekb] (râ’nın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) İsm-i cemʹdir, hâssaten üştür-süvâr olan gürûh ve kâfileye denir ki on nefer dahi ziyâde ola; ʹalâ-kavlin bu, رَاكِبٌ [râkib]in cemʹidir. Ve baʹzen esb-süvârâna dahi ıtlâk olunur; ʹalâ-kavlin evvele göre cemʹi أَرْكُبٌ [erkub] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve رُكُوبٌ [rukûb] gelir. Ve

رَكْبٌ [rekb] Masdar olur, bir kimsenin dizine vurmak maʹnâsına; ʹalâ-kavlin saçından tutup diziyle altına vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَكَبَهُ رَكْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا ضَرَبَ رُكْبَتَهُ وَأَخَذَ بِشَعْرِهِ فَضَرَبَ جَبْهَتَهُ بِرُكْبَتِهِ Ve ʹalâ-re΄yin mutlakan diz ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَكَبَهُ إِذَا ضَرَبَهُ بِرُكْبَتِهِ Ve

رَكْبٌ [Rekb] Esâmîdendir: Rekb el-Mıṡrî ashâbdandır; ʹalâ-kavlin tâbiʹîndendir. Ve

رَكْبٌ [Rekb] Eşʹariyyûndan bir kabîle pederinin ismidir.

Vankulu Lugatı - ركب maddesi

اَلرَّكْبُ [er-rekb] (râ’nın fethi ve kâf’ın sükûnuyla) Şol kimselerdir ki seferde deveye binip davara binmeyeler ki onlar on nefer veyâhûd dahi ziyâde olur; cemʹi اَلْأَرْكُبُ [el-erkub] gelir hemzenin fethi ve kâf’ın zammıyla. Ve

رَكْبٌ [rekb] Bir nesneyi vurmağa ve dizi vurmağa dahi derler; yukâlu: رَكَبَهُ يَرْكُبُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَرَبَهُ بِرُكْبَتِهِ وَكَذَلِكَ إِذَا ضَرَبَ رُكْبَتَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı