اَلسَّلِفُ [es-selif] (كَبِدٌ [kebid] vezninde) ve
اَلسِّلْفُ [es-silf] (sîn’in kesriyle كِبْدٌ [kibd] vezninde) Bedenin derisine denir, جِلْدٌ [cild] maʹnâsına. Ve
سِلْفُ الرَّجُلِ [silfu’r-recul] Zevcesinin kız kardeşi zevcine denir ki bacanak taʹbîr olunur; cemʹi اَسْلاَفٌ [eslâf]tır; yukâlu: هُمَا سِلْفَانِ أَيْ مُتَزَوِّجَا الْأُخْتَيْنِ
اَلسَّلَفُ [es-selef] (fethateynle) Geçmek, مُضِيٌّ [muḋiyy] maʹnâsına; yukâlu: سَلَفَ يَسْلُفُ سَلَفًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ مِثْلُ طَلَبَ يَطْلُبُ طَلَبًا إِذَا مَضَى Ve
سَلَفُ الرَّجُلِ [selefu’r-recul] Recülün sâbıkan geçen atalarına dahi derler, âbâ-i mütekaddimûn maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı