اَلْإِحْزَانُ [el-iḩzân] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir kimseyi gam-gîn kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْزَنَهُ إِذَا جَعَلَهُ حَزِينًا Baʹzılar dedi ki أَحْزَنَهُ [aḩzenehu] جَعَلَهُ حَزِينًا maʹnâsınadır ve حَزَنَهُ حُزْنًا [ḩazenehu ḩuznen] جَعَلَ فِيهِ الْحُزْنَ maʹnâsınadır; temkîn ve takrîri mutazammındır. Ve
إِحْزَانٌ [iḩzân] Galîz ve dürüşt ve sert yere uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْزَنَ الرَّجُلُ إِذَا صَارَ فِي الْحَزْنِ
اَلْإِحْزَانُ [el-iḩzân] (hemzenin kesriyle) Kezâlik mahzûn kılmak; yukâlu: حَزَنَهُ وَأَحْزَنَهُ غَيْرُهُ مِثْلُ سَلَكَهُ وَأَسْلَكَهُ Ve حَزَنَهُ Ḵureyş lügati ve أَحْزَنَهُ Temîm lügatidir. Ve Ḵur΄ân-ı ʹazîm’de ikisiyle dahi kırâ΄at vâkiʹ olmuştur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı