اَلْإِحْصَارُ [el-iḩṡâr] (hemzenin kesriyle) Bu dahi bir adamı seferden yâhûd gayrı işten habs edip alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْصَرَهُ عَنِ السَّفَرِ وَغَيْرِهِ إِذَا حَبَسَهُ عَنْهُ Ve kabz olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أُحْصِرَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولُ إِذَا اعْتُقِلَ بَطْنُهُ Ve nâka حَصُورٌ [ḩaṡûr] olmak yaʹnî memesinin delikleri daracık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْصَرَتِ النَّاقَةُ إِذَا كَانَتْ حَصُورًا Ve bir adamı bir ʹillet yâhûd idrâr zuhûru sıkıştırmakla kendi nefsini tazyîk eder kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَحْصَرَهُ الْمَرَضُ أَوِ الْبَوْلُ إِذَا جَعَلَهُ يَحْصُرُ نَفْسَهُ
اَلْإِحْصَارُ [el-iḩṡâr] Menʹ etmek; kâle İbnu’s-Sikkît أَحْصَرَهُ الْمَرَضُ إِذَا مَنَعَهُ مِنَ السَّفَرِ أَوْ مِنْ حَاجَةٍ يُرِيدُهَا Kâlallahu taʹâlâ: ﴿فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ﴾ (البقرة 196) Ve kişi kendi nefsini tazyîk etmeğe dahi derler; yukâlu: أَحْصَرَنِي بَوْلِي وَأَحْصَرَنِي مَرَضِي أَيْ جَعَلَنِي أَحْصُرُ نَفْسِي
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı