el-edemet ~ اَلْأَدَمَةُ

Kamus-ı Muhit - الأدمة maddesi

اَلْأَدَمَةُ [el-edemet] (fetehâtla) Bedende derinin iç yüzüne denir ki et cânibine gelir, ʹalâ-kavlin taşra yüzüne denir ki kıl biten yüzüdür. Ve başın derisinin taşra yüzüne denir. Ve yerin iç yüzüne denir, bâtınü’l-arz maʹnâsına.

اَلْأَدْمَةُ [el-edmet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde ve fetehâtla) ve

اَلْإِدَامُ [el-idâm] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) أَدْمٌ [edm] gibi şol zî-şân ve müteʹayyen adama denir ki kavmi kendi sebebiyle beyne’l-enâm müteʹâref ve nâm-dâr olalar ve bu ıslâh ve il΄âm maʹnâsındandır; yukâlu: هُوَ أَدْمُ أَهْلِهِ وَأَدْمَتُهُمْ وَأَدَمَتُهُمْ وَإِدَامُهُمْ أَيْ أُسْوَتُهُمُ الَّذِي بِهِ يُعْرَفُونَ Ve

إِدَامٌ [idâm] Mutlakan uygun ve çespân olan şey΄e denir; yukâlu: هُوَ إِدَامُهُ أَيْ مُوَافِقُهُ Ve bir hatun ismidir. Ve Mekke’ye bir merhale mesâfede bir kuyu adıdır. Ve ekmek katığına denir, Fârisîde nân-hûreş denir;cemʹi آدِمَةٌ [âdimet] gelir hemzenin meddiyle ki aslı أَأْدِمَةٌ tir ve آدَامٌ [âdâm] gelir ki aslı أَأْدَامٌ idi; tekûlu: أَكَلْتُ الْخُبْزَ بِلَا إِدَامٍ وَهُوَ مَا يُؤْتَدَمُ بِهِ

اَلْأُدْمَةُ [el-udmet] (hemzenin zammıyla) Hısımlık ve yakınlık maʹnâsınadır; yukâlu: بَيْنَهُمَا أُدْمَةٌ أَيْ قَرَابَةٌ Ve vesîle maʹnâsınadır; bunda fetehâtla da câ΄izdir; tekûlu: إِتَّخَذْتُهُ أُدْمَةً أَيْ وَسِيلَةً Ve خُلْطَةٌ [ḣulṯat] ve ülfet ve muvâfakat maʹnâsınadır; yukâlu: بَيْنَهُمْ أُدْمَةٌ أَيْ خُلْطَةٌ وَمُوَافَقَةٌ Ve

أُدْمَةٌ [udmet] Deve kısmında bir levndir ki tüyü siyâha mâ΄il olmaktır, karamtık taʹbîr olunur, ʹalâ-kavlin akçıl olmaktır yâhûd pek aklıktır yâhûd levn-i mezbûr âhû kısmında akçıl olmaktır ve insânda karayağızlıktır, سُمْرَةٌ [sumret] maʹnâsına ki buğday enli olmak taʹbîr olunur.

Vankulu Lugatı - الأدمة maddesi

اَلْأَدَمَةُ [el-edemet] (fethateynle) Derinin iç yüzü ki et cânibine gelir. Ve بَشَرَةٌ [beşeret] derinin taşra yüzüne derler. Ve

أَدَمَةٌ [edemet] Muktedâ maʹnâsına gelir; yukâlu: جَعَلْتُ فُلَانًا أَدَمَةَ أَهْلِي أَيْ أُسْوَتَهُمْ

اَلْأُدْمَةُ [el-udmet] (hemzenin zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Kara yağız olmak, gendüm-gûn olmak maʹnâsına. Ve

أُدْمَةٌ [udmet] Bir nesneye vesîle olana da derler. Ve

أُدْمَةٌ [udmet] Devede ziyâde ak olup gözleri siyâh olmak maʹnâsına da gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı