el-buhr ~ اَلْبُهْرُ

Kamus-ı Muhit - البهر maddesi

اَلْبُهْرُ [el-buhr] (bâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْبُهْرَةُ [el-buhret] (hâ’yla) Geniş yere denir, arz-ı müttesiʹa maʹnâsına ki gittikçe müttesiʹ ola. Ve derenin vasatına denir ki hayr ve atyeb olan mahallidir, yayvan olur, onda çayır ve çemen nâbit olur.

اَلْبَهْرُ [el-behr] (قَهْرٌ [ḵahr] vezninde) ve

اَلْبُهُورُ [el-buhûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Be-gâyet aydın ve tâb-dâr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَتِ الشَّمْسُ بَهْرًا وَبُهُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَضَاءَتْ Ve

بَهْرٌ [behr] Gâlib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَهُ إِذَا غَلَبَهُ Ve doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve ırak olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ الرَّجُلُ إِذَا بَعُدَ Ve hâ΄ib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ الرَّجُلُ إِذَا خَابَŞârih وَالْحُبُّ nüshalarını tahti΄e edip savâb olan وَالْخَيْبَةُ olmaktır diye bi’l-istişhâd tansîs eylemiştir. Ve gussa ve tasaya uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَهُ الْأَمْرُ إِذَا كَرَبَهُ Ve bir adama kazf ve iftirâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ فُلاَنًا إِذَا قَذَفَهُ بِالْبُهْتَانِ Ve vüsʹ ve tâkattan zâ΄id teklîf eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ فُلاَنًا إِذَا كَلَّفَهُ فَوْقَ طَاقَتِهِ Ve taʹaccüb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَهْرًا لَهُ أَيْ عَجَبًا ve yukâlu: بَهْرًا لَهُ أَيْ تَعْسًا يَعْنِي هَلاَكًا Ve bu kahr ve galebe maʹnâsındandır; fiʹl-i muzmer-i mehcûr ile mansûbdur, maglûb ve makhûr olsun demektir. Kâle fi’l-Esâs بَهْرًا لَهُ دُعَاءٌ عَلَيْهِ بِأَنْ يُغْلَبَ Ve

بَهْرٌ [behr] Ayın ziyâsı kevâkib-i sâ΄irenin ziyâsına gâlib olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَهَرَ الْقَمَرُ إِذَا غَلَبَ ضَوْءُهُ ضَوْءَ الْكَوَاكِبِ Ve bir adam emsâl ve akrânına fâ΄ik olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَرَ فُلاَنٌ إِذَا بَرَعَ أَيْ فَاقَ أَقْرَانَهُ

Vankulu Lugatı - البهر maddesi

اَلْبُهْرُ [el-buhr] (bâ’nın zammıyla) Nefesi tîz tîz alıp vermek.

اَلْبَهْرُ [el-behr] (bâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Maglûb olmak ve ser-nigûn olmak. Ve galebe kılmak; yukâlu: بَهَرَهُ بَهْرًا أَيْ غَلَبَهُ Ve

بَهْرٌ [behr] Solutmağa dahi derler; yukâlu: بَهَرَهُ الْحِمْلُ يَبْهَرُهُ بَهْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ أَيْ أَوْقَعَ عَلَيْهِ الْبُهْرَ Ve

بَهْرٌ [behr] Ay aydın olmağa dahi derler; yukâlu: بَهَرَ الْقَمَرُ إِذَا أَضَاءَ حَتَّى غَلَبَ ضَوْءُهُ ضَوْءَ الْكَوَاكِبِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı