اَلتَّفْصِيعُ [et-tefṡîʹ] Bu dahi bir adama mâl vermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَّعَ لَهُ بِمَالٍ إِذَا أَعْطَاهُ İşbu “ف،ص،ع” mâddesinde keşf ve inkişâf muʹteber olmakla meselâ mâl ve ʹatiyye vermek verilen adamın keder ve kalbini keşf ve izâle eder. Ve
تَفْصِيعٌ [tefṡîʹ] Zartalamak, ʹalâ-kavlin fısılatmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَصَّعَ الرَّجُلُ إِذَا ضَرَطَ أَوْ فَسَا
اَلتَّفْصِيعُ [et-tefṡîʹ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bir nesneyi kabından ihrâc etmek. Ve تَفْصِيعٌ [tefṡîʹ]i sâhib-i Ṡurâḩقُلْفٌ [ḵulf]ten ihrâca mahsûs zann etmiştir öyle değildir, Cevherî’nin فَصَعْتُ مِنْ كَذَا أَيْ أَخْرَجْتَهُ dediğinden mâ-ʹadâ sâhib-i Maṡâdır’ın ve gayrının mutlakan ihrâcla tefsîri delâlet eyler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı