اَلْحَيْنُ [el-ḩayn] (زَيْنٌ [zeyn] vezninde) ve
اَلْحَيْنُونَةُ [el-ḩaynûnet] (كَيْنُونَةٌ [keynûnet] vezninde) Bir şey΄in vakti gelip çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَانَ حِينُهُ يَحِينُ حَيْنًا وَحَيْنُونَةً إِذَا قَرُبَ وَآنَ Ve ekinin sünbülesi kurumak maʹnâsınadır ki hasâdı karîb olur; yukâlu: حَانَ السُّنْبُلُ إِذَا يَبِسَ Ve helâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَانَ فُلَانٌ إِذَا هَلَكَ ve yukâlu: اَلدَّيْنُ حَيْنٌ أَيْ هَلَاكٌ Ve mihnet ve beliyye maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَعَ فِي الْحَيْنِ أَيِ الْمِحْنَةِ Ve reşâd ve tevfîkten bî-behre olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَانَ الرَّجُلُ إِذَا لَمْ يُوَفَّقْ لِلرَّشَادِ Ve bu helâk-ı maʹnevî ve mihnet-i bâtınîdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı