اَلطَّرَحُ [eṯ-ṯaraḩ] (fethateynle) Mekân-ı baʹîde denir; ve minhu yukâlu: نِيَّةٌ طَرَحٌ أَيْ بَعِيدَةٌ Ve
طَرَحٌ [ṯaraḩ] Masdar olur, bed-hûy olmak maʹnâsına; yukâlu: طَرِحَ الرَّجُلُ طَرَحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَاءَ خُلُقُهُ Ve refâh ve vüsʹat üzere tenaʹʹum ve taʹayyüş eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرِحَ الرَّجُلُ إِذَا تَنَعَّمَ تَنَعُّمًا وَاسِعًا
اَلطَّرْحُ [eṯ-ṯarḩ] (جَرْحٌ [cerḩ] vezninde) Bir nesneyi yere bırakmak ve elinden atmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَحَهُ وَطَرَحَ بِهِ طَرْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَمَاهُ Ve ibʹâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَحَهُ إِذَا أَبْعَدَهُ
اَلطِّرْحُ [eṯ-ṯirḩ] (ṯâ’nın kesriyle) ve
اَلطُّرَّحُ [eṯ-ṯurraḩ] (ṯâ’nın zammıyla قُبَّرٌ [ḵubber] vezninde) ve
اَلطَّرِيحُ [eṯ-ṯarîḩ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) İşe yaramadığından nâşî yabana atılmış kemter şey΄e denir; yukâlu: شَيْءٌ طِرْحٌ وَطُرَّحٌ وَطَرِيحٌ أَيْ مَطْرُوحٌ يَعْنِي لِقِلِّةِ اْلإِعْتِدَادِ بِهِ
اَلطَّرَحُ [eṯ-ṯaraḩ] (ṯâ’nın ve râ’nın fethalarıyla) Irak mekân.
اَلطَّرْحُ [eṯ-ṯarḩ] (ṯâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi atmak, رَمْيٌ [remy] maʹnâsına; yukâlu: طَرَحْتُ الشَّيْءَ وَبِالشَّيْءِ طَرْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَيُقَالُ طَرَحَ النَّوَى بِفُلَانٍ كُلَّ مَطْرَحٍ إِذَا نَأَتْ بِهِ Yaʹnî “Firkat onu her mevziʹe attı.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı