اَلْفَجْعُ [el-fecʹ] (سَجْعٌ [secʹ] vezninde) Bir kimsenin vücûdunu acıtıp ağrıtmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَجَعَهُ فَجْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَوْجَعَهُ Baʹzılar dedi ki فَجْعٌ [fecʹ] bir adamın sevgili ve pek makbûl nesnesinin nâbûd olması kendisini acıtıp yandırmak maʹnâsınadır; yukâlu: فُجِعَ الرَّجُلُ بِمَالِهِ عَلَى الْمَجْهُولِ فَهُوَ مَفْجُوعٌ وَهُوَ أَنْ يُوجَعَ الْإِنْسَانُ بِشَيْءٍ يَكْرُمُ عَلَيْهِ فَيُعْدَمَهُ Kâle’ş-şârih ve yukâlu: فَجَعَتْهُ الْمُصِيبَةُ أَيْ أَوْجَعَتْهُ بِإِعْدَامِ شَيْئِهِ الْمُكَرَّمِ
اَلْفَجْعُ [el-fecʹ] (fâ’nın fethi ve cîm’in sükûnuyla) Acıtmak; yukâlu: فَجَعَتْهُ الْمُصِيبَةُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَوْجَعَتْهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı