el-kevs ~ اَلْكَوْسُ

Kamus-ı Muhit - الكوس maddesi

اَلْكَوْسُ [el-kevs] (kâf’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bir ayağı sinirlenmiş deve üç ayağıyla sekerek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَ الْبَعِيرُ يَكُوسُ كَوْسًا إِذَا مَشَى عَلَى ثَلاَثِ قَوَائِمَ وَهُوَ مُعَرْقَبٌ Ve yılan kısmı inine doğru dönüp gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَتِ الْحَيَّةُ إِذَا تَحَوَّتْ فِي مِكَاسِهَا أَيْ مَكَانِهَا Ve bir kimseyi kapıp yere çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَ فُلاَنًا إِذَا صَرَعَهُ Ve hatunun fercine dürterek cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَ فُلاَنَةً إِذَا طَعَنَهَا فِي الْجِمَاعِ Ve ticârette metâʹı değerinden aşağı satıp zarar eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَاسَ فِي الْبَيْعِ إِذَا اتَّضَعَ ثَمَنَهُ وَوَكَسَ فِيهِ ve minhu: لاَ تَكُسْنِي فِي الْبَيْعِ يَا فُلاَنُ Ke-mâ se-yuzkeru. Ve âheste âheste yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: يَكُوسُ فِي السَّيْرِ أَيْ يُهَوِّدُ Ve keşişleme dedikleri rüzgârın karşıdan esmesine denir; yukâlu: رَدَّ السَّفِينَةَ مِنْ مَجْرَاهَا كَوْسُ الْأَزْيَبِ أَيْ نَيِّحَتُهَا

اَلْكُوسُ [el-kûs] (kâf’ın zammıyla) Tabl ismidir ki tahrîfle davul taʹbîr olunur, Fârisîden muʹarrebdir. Ve

كُوسٌ [kûs] Dülgerlerin kereste terbîʹini kıyâs edecekleri âlete denir ki müsellesü’ş-şekl tahtadan bir nesnedir; zâviye muharrefi zıva taʹbîr ederler; yukâlu: قَاسَ النَّجَّارُ الْخَشَبَةَ بِالْكُوسِ وَهُوَ خَشَبَةٌ مُثَلَّثَةٌ يَقِيسُ بِهَا النَّجَّارُ تَرْبِيعَ الْخَشَبِ

Vankulu Lugatı - الكوس maddesi

اَلْكَوْسُ [el-kevs] (kâf’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Başı aşağı düşmek; yukâlu: كَاسَ يَكُوسُ إِذَا فَعَلَ ذَلِكَ Yaʹnî başı aşağı olsa. Ve deve üç ayağı üzere yürümeğe dahi derler, sinirlendiği hâlde.

اَلْكُوسُ [el-kûs] (kâf’ın zammı ve meddiyle) Şol nesnedir ki çalarlar, tabl maʹnâsına. Baʹzılar eyitti: Bu muʹarrebdir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı