el-mutemekkin ~ اَلْمُتَمَكِّنُ

Vankulu Lugatı - المتمكن maddesi

اَلْمُتَمَكِّنُ [el-mutemekkin] (mîm-i evvelin zammı ve kâf’ın kesri ve teşdîdiyle) Ehl-i nahv katında muʹreb maʹnâsınadır, عَمْرٌو ve إِبْرَاهِيمُ gibi.Ve ism kaçan muʹreb olduğundan gayrı munsarıf dahi olsa ona اَلْمُتَمَكِّنُ الْأَمْكَنُ derler زَيْدٌ gibi ve عَمْرٌو gibi.Ve “gayru’l-mütemekkin” اَلْمَبْنِيُّ [el-mebniyy] maʹnâsınadır, كَيْفَ ve أَيْنَ gibi.Ve ehl-i nahv kaçan اَلظَّرْفُ الْمُتَمَكِّنُ deseler murâdları gâh zarf olur ve gâh ism olur demektir; ke-kavlike: جَلَسْتُ خَلْفَكَ فَتَنْصِبُ وَمَجْلِسِي خَلْفُكَ فَتَرْفَعُ فِي كُلِّ مَوْضِعٍ يَصْلُحُ أَنْ يَكُونَ ظَرْفًا Ve ظَرْفٌ غَيْرُ مُتَمَكِّنٍ [żarfun ġayru mutemekkin] şol zarftır ki zarfiyyete sâlih olan yerde merfûʹ istiʹmâl olunmaya; ke-kavlike: لَقِيتُهُ صَبَاحًا وَمَوْعِدُكَ صَبَاحًا فَتَنْصِبُ فِيهِمَا وَلَا يَجُوزُ الرَّفْعُ إِذَا أَرَدْتَ صَبَاحَ يَوْمٍ بِعَيْنِهِ Ve ʹArab tâyifesinin bu vech üzere istiʹmâlinin ʹillet-i mûcibesi hemîn semâʹdır, gayrı nesne değildir. Ve bu zikr olunan hâlet dahi bir niçe ismde mevcûddur ki onlar صَبَاحٌ ve ذُو صَبَاحٍ ve مَسَاءٌ ve عَشِيَّةٌ ve عَشَاءٌ ve ضُحًى ve ضَحْوَةٌ ve سَحَرٌ ve بَكْرٌ ve بُكْرَةٌ ve عَتَمَةٌ ve ذَاتَ مَرَّةٍ ve ذَاتَ يَوْمٍ ve لَيْلٌ ve نَهَارٌ ve بُعَيْدَاتُ بَيْنَ ismleridir. Ve bu hâlet ki nasb müteʹayyen olmak hâletidir yevm bi-ʹaynihi murâd olduktadır ammâ bunlar kaçan nekire olsalar yâhûd üzerlerine elif lâm dâhil olsa o vakt refʹle nasbla ve cerrle tekellüm olunur. Sîbeveyhi eyitti: Bu zikr olunan maʹnâyı bize Yûnus haber vermiştir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı