اَلْمُسْتَحَالَةُ [el-musteḩâlet] ve
اَلْمُسْتَحِيلَةُ [el-musteḩîlet] Sonradan eğilmiş yaya vasf olur; yukâlu: قَوْسٌ مُسْتَحَالَةٌ وَمُسْتَحِيلَةٌ أَيْ مُعْوَجَّةٌ Ve bir sene yâhûd iki sene sürülmeyip por kalmış tarlaya ıtlâk olunur. Ve mutlakan istivâ΄ hâlinden ʹivec hâline mütehavvil olan nesneye مُسْتَحِيلٌ [musteḩîl] ıtlâk olunur. Ve
مُسْتَحَالَةٌ [musteḩâlet] Baldırının ve incik kemiğinin iki tarafı da eğri olan adama denir; hâ΄ nakliyyedir; yukâlu: رَجُلٌ مُسْتَحَالَةٌ إِذَا كَانَ طَرَفَا سَاقَيْهِ مُعْوَجَّيْنِ
اَلْمُسْتَحِيلَةُ [el-musteḩîlet] Düz olmayan bir arz-ı muʹvecce maʹnâsına. Ve hadîs-i Mucâhid’de vâkiʹ olan أَرْضٌ مُسْتَحِيلَةٌ dahi bu maʹnâyadır, gûyâ ki istivâdan iʹvicâca dönmüştür. Ve yayda dahi hâl böyledir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı