el-ceddet ~ اَلْجَدَّةُ

Kamus-ı Muhit - الجدة maddesi

اَلْجَدَّةُ [el-ceddet] (cîm’in fethiyle) Zikr olunan جَدٌّ [cedd]in mü΄ennesidir, ananın anasına ve babanın anasına denir. Ve bu جَدٌّ [cedd] ve جَدَّةٌ [ceddet] kelimeleri vech-i mesrûd üzere sıfatlardır, بَرٌّ [berr] kelimesi gibi.

اَلْجِدَّةُ [el-ciddet] (cîm’in kesriyle) Bu dahi sâhil-i nehre denir. Ve yerin yüzüne denir. Ve köpek boynuna geçirdikleri kılâdeye denir ki halta taʹbîr olunur. Ve

جِدَّةٌ [ciddet] Masdar olur, yeni olmak maʹnâsına; yukâlu: جَدَّ الثَّوْبُ جِدَّةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَارَ جَدِيدًا Ve hırkaya da جِدَّةً [ciddet] ıtlâk olunur, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْوَجْدُ [el-vecd] (vâv’ın fethi ve cîm’in sükûnuyla) ve

اَلْجِدَةُ [el-cidet] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) ve

اَلْوُجْدُ [el-vucd] (vâv’ın zammıyla) ve

اَلْوُجُودُ [el-vucûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

اَلْوِجْدَانُ [el-vicdân] (vâv’ın kesriyle) ve

اَلْإِجْدَانُ [el-icdân] (vâv’ı hemzeye ibdâlle) Bulmak maʹnâsınadır ki Fârisîde yâften denir; yukâlu: وَجَدَ الْمَطْلُوبَ كَرَعَدَ وَوَجِدَ كَوَرِمَ يَجِدُهُ بِكَسْرِ الْجِيمِ وَيَجُدُهُ بِضَمِّ الْجِيمِ وَلاَ نَظِيرَ لَهَا يَعْنِي فِي الْمِثَالِ وَجْدًا وَجِدَةً وَوُجْدًا وَوُجُودًا وَوِجْدَانًا وَإِجْدَانًا إِذَا أَدْرَكَهُ

اَلْجُدَّةُ [el-cuddet] (cîm’in zammıyla) Bu dahi nehrin kıyısına denir. Ve Mekke’ye mücâvir bahrin hâssaten sâhili ismidir. Ve orada bi-ʹaynihi bir mevziʹ adıdır ki hâlen kesr ile جِدَّةٌ [Ciddet] taʹbîr olunan benderdir. Ve

جُدَّةٌ [cuddet] Uzun uzadı tarîkaya denir. Şârih der ki cemʹi جُدَدٌ [cuded] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde. Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ﴾ أَيْ طَرَائِقُ تُخَالِفُ لَوْنَ الْجَبَلِ Ve ʹalâmet ve nişâna denir; tekûlu: عَرَفْتُ مِنْ جُدَّتِهِ أَيْ مِنْ عَلاَمَتِهِ Ve baʹzı hımârın sırtında olan şol hılkî çizgiye denir ki levnine muhâlif olur. Ve zikr olunan tarîka yâhûd çizgi maʹnâsından me΄hûz olarak bir kimse hod-be-hod bir re΄y edip ona ʹâmil olsa رَكِبَ فُلاَنٌ جُدَّةً مِنَ الْأَمْرِ derler. Ve bir mevziʹ adıdır. Ve

جُدَّةٌ [cuddet] Hırkaya ıtlâk olunur, kesr ile جِدَّةٌ [ciddet] gibi; yukâlu: مَا عَلَيْهِ جُدَّةٌ وَجِدَّةٌ أَيْ خِرْقَةٌ

Vankulu Lugatı - الجدة maddesi

اَلْجِدَّةُ [el-ciddet] (cîm’in kesriyle) Bir nesne yeni olmak; yukâlu: جَدَّ الشَّيْءُ يَجِدُّ جِدَّةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ صَارَ جَدِيدًا

اَلْجُدَّةُ [el-Cuddet] (cîm’in zammıyla) Bir şehrdir, deryâ kenârındadır. Ve

جُدَّةٌ [cuddet] Merkeb arkasında şol hatta derler ki merkebin kendi levnine muhâliftir. Ve

جُدَّةٌ [cuddet] Yola dahi derler, طَرِيقَةٌ [ṯarîḵat] maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı