Buss ~ بُسٌّ

Kamus-ı Muhit - بس maddesi

بُسٌّ [Buss] (bâ’nın zammı ve sîn’in teşdîdiyle) Žâtu ʹİrḵ nâm mahalde bir dağın adıdır. Ve Benû Naṡr b. Muʹâviye’ye mahsûs bir arzın ismidir. Ve Ġaṯafân kabîlesine mahsûs bir beyt ismidir ki Kaʹbe’ye nazîr olmak için binâ eylediler. Kabîle-i mezbûre ahâlîsinden Żâlim b. Esʹad nâm kimse Ḵureyş’in Kaʹbe-i mükerreme’yi tavâf ve Ṡafâ ve Merve beynini saʹy ettiklerini göricek Kaʹbe’nin tûl ve ʹarzını baʹde’l-misâha Ṡafâ ve Merve’den birer hacer alıp rücûʹ eyledi. Kabîlesine geldikte o misâha üzere bir beyt binâ ve Ṡafâ ve Merve nâmıyla o iki haceri vazʹ eyleyip min-baʹd kabîlesi ahâlîsi Kaʹbe’ye gitmeyip beyt-i mezbûru tavâf eder oldular. Zuheyr b. Cenâb el-Kelbî nâm kimse, mezbûrun bu vazʹına tahammül edemeyip bir gün ʹale’l-gaflet şeb-hûn ve kendisini katl ve beyt-i mersûmu hedm eyledi.

اَلْبَسُّ [el-bess] (bâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Davarı âheste sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَّ الْإِبِلَ بَسًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا سَاقَهَا سَوْقًا لَيِّنًا Ve بَسِيسَةٌ [besîset] dedikleri taʹâm edinmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَّ الرَّجُلُ إِذَا اتَّخَذَ الْبَسِيسَةَ Ve bes bes diye deve kısmını âzâr ile teskîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَّ الرَّجُلُ إِذَا زَجَرَ الْإِبِلَ بِبَسْ بَسْ Ve mevâşîyi etrâf ve eknâfa perâkende ve irsâl eylemek maʹnâsınadır ki raʹy için ederler; yukâlu: بَسَّ الْمَالَ إِذَا أَرْسَلَهَا فِي الْبِلاَدِ وَفَرَّقَهَا Ve taleb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَّهُ إِذَا طَلَبَهُ Ve cehd ve tâkat maʹnâsınadır; yukâlu: جَاءَ بِهِ مِنْ بَسِّهِ أَيْ مِنْ جَهْدِهِ Ve yekûlûne جَاءَ بِهِ مِنْ حَسِّهِ وَبَسِّهِ مُثَلَّثَيِ الْأَوَّلِ Yaʹnî ḩâ’nın ve bâ’nın harekât-ı selâsıyla أَيْ مِنْ جَهْدِهِ وَطَاقَتِهِ Yaʹnî “Filân şey΄i meblag-ı kudretinden getirdi ki gücü ancak ona yetişti.” Ve tekûlu: لَأَطْلُبَنَّهُ مِنْ حَسِّي وَبَسِّي أَيْ مِنْ جَهْدِي وَطَاقَتِي Yaʹnî “Kudretim yetiştiği kadar elbette onu taleb ederim.” Ve

بَسٌّ [bess] Ehlî olan kediye denir ki yaban kedisine denmez; ʹâmme bâ’nın kesriyle telaffuz eder. Müfredi بَسَّةٌ [besset]tir. Ve

بَسُّ [bessu] (bâ’nın fethi ve sîn-i müşeddedenin zammıyla) حَسْبُ [ḩasbu] maʹnâsınadır ki yetişir ve kifâyet eder demektir. ʹAlâ-kavlin bu lügat-ı müsterziledir; yukâlu: أَعْطَاهُ حَتَّى قَالَ بَسُّ أَيْ حَسْبُ Şârih der ki lafz-ı Fârisî olan “bes” kelimesinden me΄hûzdur. Ve

بَسٌّ [Bess] Ḩimyer’den bir batn adıdır; kâdî-i Mıṡr olan Ebû Miḩcen Tevbe b. en-Nemir el-Bessî ondandır. Ve

بَسٌّ [bess] Bir adamın bir mikdâr mâlı gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَّ فِي مَالِهِ بَسًّا إِذَا ذَهَبَ شَيْءٌ مِنْ مَالِهِ Ve bir nesneyi rîze rîze hurd haşhâş eylemek maʹnâsınadır; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا﴾ أَيْ فُتِّتَتْ فَصَارَتْ أَرْضًا

Vankulu Lugatı - بس maddesi

اَلْبَسُّ [el-bess] (bâ’nın fethi ve sîn’in teşdîdiyle) Deveyi âheste sürmektir; yukâlu: بَسَسْتُ الْإِبِلَ أَبُسُّهَا بَسًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

بَسٌّ [bess] İrsâl etmeğe de derler; yukâlu: بَسَّ عَقَارِبَهُ إِذَا أَرْسَلَ نَمَائِمَهُ وَآذَاهُ Ve

بَسٌّ [bess] Perâkende kılmağa dahi derler; yukâlu: بَسَسْتُ الْمَالَ فِي الْبِلَادِ فَانْبَسَّ إِذَا أَرْسَلْتَهُ فَتَفَرَّقَ فِيهَا Ve

بَسٌّ [bess] بَسِيسَةٌ [besîset] kılmağa dahi derler. Ve بَسِيسَةٌ [besîset]nı tefsîri bunun ʹakabince zikr olunandır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı