اَلْبِلَّةُ [el-billet] (bâ’nın kesriyle) İsm ve masdardır ki zikr olundu. Ve
بِلَّةٌ [billet] Hayr ve rızk ve hasene maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَصَابَ مِنْهُ بِلَّةً كَثِيرَةً أَيْ خَيْرًا وَرِزْقًا Ve lisânın talâkat ve beyân ve fesâhatle cereyanına, ʹalâ-kavlin mutâvaʹatla her harfi mahrecinden ahz ederek âb-ı revân gibi selâsetle cery ve istimrârına ıtlâk olunur; yukâlu: مَا أَحْسَنَ بِلَّةَ لِسَانِهِ أَيْ جَرَيَانَهُ وَفَصَاحَتَهُ أَوْ وُقُوعَهُ عَلَى مَوَاضِعِ الْحُرُوفِ وَاسْتِمْرَارِهِ عَلَى الْمَنطِقِ وَسَلَاسَتِهِ Ve azca yaşlığa denir ki nem-nâklık taʹbîr olunur yâhûd mutlakan yaşlığa denir; yukâlu: بِهِ بِلَّةٌ أَيْ بَلَلٌ دُونٌ أَوْ نَدَاوَةٌ Ve sıhhat ve ʹâfiyete ıtlâk olunur. Ve velîmeye ıtlâk olunur.
اَلْبَلَّةُ [el-bellet] (bâ’nın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Nem-nâk olan nesne; yukâlu: رِيحٌ بَلَّةٌ أَيْ فِيهَا بَلَلٌ Ve
بَلَّةٌ [bellet] Hayr maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَاءَنَا فُلَانٌ فَلَمْ يَأْتِنَا بِهَلَّةٍ وَلَا بَلَّةٍ İbnu’s-Sikkît eyitti: هَلَّةٌ [hellet] hâ’nın fethiyle ferahtan ve istihlâldendir. Ve بَلَّةٌ [bellet] بَلَلٌ [belel]den ve hayrdandır, yaʹnî “Sürûru ve hayrı mûcib nesne getirmedi.” Ve
بَلَّةٌ [bellet] Gâh olur şey΄ maʹnâsına da gelir; minhu kavluhum: مَا أَصَابَ هَلَّةً وَلَا بَلَّةً أَيْ شَيْئًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı