اَلتَّرَعُ [et-teraʹ] (fethateynle) Şerr ve kerîheye sürʹat edip koşmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَرِعَ فُلاَنٌ تَرَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَسْرَعَ إِلَى الشَّرِّ Ve dolmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَرِعَ الْإِنَاءُ إِذَا مَلَأَ Ve kemâl-i ferah u neşâttan umûr-ı ʹazîmelere saldırıp mübâşeret eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَرِعَ فُلاَنٌ إِذَا اقْتَحَمَ الْأُمُورَ مَرَحًا وَنَشَاطًا Ve
تَرَعٌ [teraʹ] Vasf olur, dolgun nesneye denir; yukâlu: حَوْضٌ تَرَعٌ أَيْ مُمْتَلِئٌ Gerçi bunda kıyâs olun كَتِفٌ [ketif] vezninde olmaktır, lâkin mübâlagaten vasf bi’l-masdar olmuştur.
اَلتَّرَعُ [et-teraʹ] (fethateynle) Dolu, pür maʹnâsına; yukâlu: حَوْضٌ تَرَعٌ وَكُوزٌ تَرَعٌ أَيْ مُمْتَلِئٌ Ve
تَرَعٌ [teraʹ] Dolmağa dahi derler; yukâlu: تَرِعَ الْإِنَاءُ يَتْرَعُ تَرَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا امْتَلَأَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı