ḩaḵḵ ~ حَقٌّ

Kamus-ı Muhit - حق maddesi

اَلْحِقُّ [el-ḩiḵḵ] (ḩâ’nın kesriyle) Şol deveye denir ki üç yaşını tekmîl edip dördüne dâhil olmuş ola, mü΄ennesine de حِقٌّ [ḩiḵḵ] ıtlâk olunur, حِقَّةٌ [ḩiḵḵat] gibi. O kertede deve kısmı rükûb ve istiʹmâle yâhûd dırâba lâyık ve sâlih olduğu için ıtlâk olunmuştur. Cemʹi حِقَقٌ [ḩiḵaḵ] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde ve حِقَاقٌ [ḩiḵâḵ] ḩâ’nın kesriyle ve cemʹu’l-cemʹi حُقُقٌ [ḩuḵuḵ] gelir zammeteynle. Ve

حِقٌّ [ḩiḵḵ] Maʹnâ-yı mezbûrda masdar olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ism ile masdarın muvâfakatı bâbında kelime-i mezbûrenin nazîri yoktur. Ve

حِقٌّ [ḩiḵḵ] Gebe nâka vazʹ-ı haml husûsunda senesini ziyâde eylemek maʹnâsınadır ki senesi geçip henüz vazʹ-ı haml etmemekten ʹibârettir; ve minhu yukâlu: جَازَتِ الْحِقَّ وَأَتَتْ عَلَى حِقِّهَا أَيِ الْوَقْتِ الَّذِي ضُرِبَتْ فِيهِ عَامَ أَوَّلَ ve yukâlu: وَضَعَتْ عَلَى الْحِقِّ وَهُوَ أَنْ تَزِيدَ النَّاقَةُ عَلَى الْأَيَّامِ الَّتِي ضُرِبَتْ فِيهَا Ve pek kocalıktan dişleri dökülmüş nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ حِقٌّ إِذَا صَارَتْ قَدْ سَقَطَتْ أَسْنَانُهَا هَرَمًا

Vankulu Lugatı - حق maddesi

اَلْحُقُوقُ [el-ḩuḵûḵ] (zammeteynle) Cemʹi. Ve

حَقٌّ [ḩaḵḵ] Galebe etmeğe dahi derler; yukâlu: حَقَّهُ إِذَا غَلَبَهُ فِي دَعْوَى الْحَقِّ Ve

حَقٌّ [ḩaḵḵ] Bir kimseyi korkutmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: حَقَقْتُ حِذْرَهُ أَحُقُّهُ حَقًّا إِذَا فَعَلْتَ مَا كَانَ يَحْذَرُهُ Ve bir nesneyi sâbit kılmağa dahi derler; tekûlu: حَقَقْتُ الرَّجُلَ وَأَحْقَقْتُهُ إِذَا أَثْبَتَّهُ Yaʹnî pâlânı muhkem kılsan. Ve bir kimseyi yakînen bilmeğe dahi derler; yukâlu: حَقَقْتُ الْأَمْرَ وَأَحْقَقْتُ إِذَا تَحَقَّقْتَهُ وَصِرْتَ عَنْهُ عَلَى يَقِينٍ Ve bir nesneyi işlemek câ΄iz olmağa dahi derler; yukâlu: حَقَّ لَكَ أَنْ تَفْعَلَ هَذَا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَحَقِقْتَ أَنْ يَفْعَلَ هَذَا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَحُقَّ لَهُ أَنْ يَفْعَلَ كَذَا عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ Ve

حَقٌّ [ḩaḵḵ] Vücûb maʹnâsına da gelir; yukâlu: حَقَّ الشَّيْءُ يَحِقُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا وَجَبَ

اَلْحِقُّ [el-ḩiḵḵ] (ḩâ’nın kesriyle) Şol devedir ki üç yaşın tamâm edip dördüne gire. Ve

حِقٌّ [ḩiḵḵ] Nâka bir yıl tamâm geçip doğurmamağa dahi derler; yukâlu: جَازَتِ الْحِقَّ وَأَتَتِ النَّاقَةُ عَلَى حِقِّهَا أَيِ الْوَقْتِ الَّذِي ضُرِبَتْ فِيهِ عَامَ أَوَّلَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı