ebedd ~ أَبَدُّ

Kamus-ı Muhit - أبد maddesi

اَلْأَبَدُّ [el-ebedd] (hemzenin ve bâ’nın fethiyle) Zikri âtî بَدَدٌ [beded] kelimesinden sıfattır, iki kolları yanlarından geniş ve meydânlı olan yâhûd ʹazîmü’l-hilkat olmakla aʹzâsı birbirinden mütebâʹid yâhûd uyluklarının aralıkları geniş ve küşâde olan kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ أَبَدُّ أَيْ مُتَبَاعِدُ الْيَدَيْنِ أَوْ عَظِيمُ الْخَلْقِ الْمُتَبَاعِدُ بَعْضُهُ مِنْ بَعْضٍ أَوِ الْمُتَبَاعِدُ مَا بَيْنَ الْفَخِذَيْنِ Cevherî lafz-ı mezbûr zımnında iştişhâd eylediği işbu: ḣأَلَدُّ يَمْشِي مِشْيَةَ الْأَبَدِّḢ mısrâʹında galat eylemiştir, zîrâ savâb olan: ḣبَدَّاءُ تَمْشِي مِشْيَةَ الْأَبَدِّḢ ʹunvânında olmaktır, zîrâ bir hatun vasfında nazm olunmuştur. Ve

أَبَدُّ [ebedd] Çulhaya ıtlâk olunur, حَائِكٌ [ḩâ΄ik] maʹnâsına, bez nesc ederken miyâne-i fahizeyni açık tuttuğu için. Ve ellerinin aralıkları açık ve meydânlı olan ata denir.

Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre أَبَدٌ [ebed] mütecezzî olmayan zamân-ı mümteddin müddetinden ʹibârettir; زَمَانٌ [zemân] mütecezzî olur, أَبَدٌ [ebed] mütecezzî olmaz. Meselâ وَقَعَ فِي زَمَانِ كَذَا denir, فِي أَبَدِ كَذَا denmez. Pes أَبَدٌ [ebed] âherin inzimâmı kâbil olmamakla tesniye ve cemʹlenmesi gerçi mümkin olmayıp lâkin ism-i cinsi baʹzı efrâdına tahsîs ettikleri gibi bunu dahi baʹzı meşmûlâtına tahsîsle cemʹ ve tesniyesine mesâg buldular. Hattâ baʹzılar bunun cemʹini müvellled ʹadd eylediler. Ve şârih der ki أَبَدٌ [ebed] zarf-ı zamândır, vakt-i bî-gâye-i müstakbelde müstaʹmeldir, zıddı أَزَلٌ [ezel] mâzîde müstaʹmeldir. Ve دَهْرٌ [dehr] maʹnâsına istiʹmâl olunur ki zamân-ı medîdden ʹibârettir. Ve bunlar cemʹlerine muzâf olup أَبَدَ الْآبَادِ ve أَزَلَ الْآزَالِ denir, iki maʹnâ-yı sermedi câmiʹ kelimelerdir. Ve أَبَدٌ [ebed] lafzından baʹzı müştakkât tasrîf edip onlara te΄kîd için muzâf ederler, niteki mü΄ellif dahi serd eylemiştir. İntehâ. Ve

أَبَدٌ [ebed] Hemîşe ve dâ΄im maʹnâsına istiʹmâl olunur; ebedî, dâ΄imî demektir; ve minhu yukâlu: لاَ آتِيهِ أَبَدَ الْأَبَدِيَّةِ وَأَبَدَ الْآبِدِينَ كَعَابِدِينَ وَأَبَدَ الْأَبَدِينَ كَأَرَضِينَ وَأَبَدَ الْأَبَدِ بِفَتْحَتَيْنِ وَأَبَدَ الْأَبِيدِ كَالْعَبِيدِ وَأَبَدَ الْآبَادِ وَأَبَدَ الدَّهْرِ وَأَبِيدَ الْأَبِيدِ كُلُّهَا بِمَعْنًى يَعْنِي تَأْكِيدٌ لِدَوَامِ الْأَمْرِ كَمَا يُقَالُ دَهْرَ الدَّاهِرِينَ وَعَوْضَ الْعَائِضِينَ Ve أَبَدٌ قَدِيمٌ [ebedun ḵadîmun] ezelî maʹnâsınadır ki sıfât-ı ilâhiyyedendir.

Vankulu Lugatı - أبد maddesi

اَلْأَبَدُ [el-ebed] (fethateynle) Dehr maʹnâsınadır ki zamân-ı tavîlden ʹibârettir. Ve

أَبَدٌ [ebed] Dâ΄im maʹnâsına dahi gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı