اَلْحَرَكُ [el-ḩarek] (fethateynle) ʹİnnîn olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَرِكَ الرَّجُلُ حَرَكًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ حَرِيكًا
اَلْحَرِكُ [el-ḩarik] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Zekî ve zîrek ve cüst ve çâlâk oğlana denir; yukâlu: غُلَامٌ حَرِكٌ أَيْ خَفِيفٌ ذَكِيٌّ
اَلْحَرْكُ [el-ḩark] (تَرْكٌ [terk] vezninde) ve
اَلْحَرَكَةُ [el-ḩareket] (بَرَكَةٌ [bereket] vezninde) Kımıldamak ve deprenmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَرُكَ الرَّجُلُ حَرْكًا وَحَرَكَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ ضِدُّ سَكَنَVe
حَرْكٌ [ḩark] Bir adam zimmetinde olan hakkı edâdan imtinâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَرَكَ الرَّجُلُ حَرْكًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا امْتَنَعَ مِنَ الْحَقِّ الَّذِي عَلَيْهِVe bir adamın omuzu başına vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَرَكَ فُلَانًا إِذَا أَصَابَ حَارِكَهُ
اَلْحَرِكُ [el-ḩarik] (ḩâ’nın fethi ve râ’nın kesriyle) Zekî olup sebük-rûh olan kimse; yukâlu: غُلَامٌ حَرِكٌ أَيْ خَفِيفٌ زَكِيٌّ
اَلْحَرْكُ [el-ḩark] (ḩâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Atın küreğine vurmak; tekûlu: حَرَكْتُهُ أَحْرُكُهُ حَرْكًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَصَبْتَ حَارِكَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı