اَلْقَصَارُ [el-ḵaṡâr] (ḵâf’ın fethi ve zammıyla) ve
اَلْقُصَيْرَى [el-ḵuṡayrâ] (musaggar ve maksûr olarak) ve
اَلْقُصَارَى [el-ḵuṡârâ] (ḵâf’ın zammı ve kasr ile) Nihâyet-i tâkatin meblag ve encâmına ıtlâk olunur ki ʹâkıbetü’l-ʹâkıbet oraya müntehî olur; قَصْرٌ dahi bu maʹnâda istiʹmâl olunur; tekûlu: قَصْرُكَ أَنْ تَفْعَلَ كَذَا وَقَصَارَكَ وَقُصَيْرَاكَ وَقُصَارَاكَ أَيْ جُهْدُكَ وَغَايَتُكَ Yaʹnî âhir-i emrin. Ve bu habs maʹnâsından mutasarrıftır, zîrâ bir emrin gâyetine bâlig olundukta elbette orada ʹâmili habs ve tevkîf eder.
اَلْقُصَيْرَى [el-ḵuṡayrâ] (ḵâf’ın zammı ve ṡâd’ın fethi ve yâ’nın sükûnu ve elifin kasrıyla) Bi-maʹnâhâ. Ve
قُصَيْرَى [ḵuṡayrâ] Efʹâ maʹnâsına da gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı