el-ḵarûnet ~ اَلْقَرُونَةُ

Kamus-ı Muhit - القرونة maddesi

اَلْقَرُونُ [el-ḵarûn] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve

اَلْقَرُونَةُ [el-ḵarûnet] (hâ’yla) Bunlar da nefs-i nâtıkadır; yukâlu: أَسْمَحَتْ قَرِينُهُ وَقَرِينَتُهُ وَقَرُونُهُ وَقَرُونَتُهُ أَيْ نَفْسُهُ Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Tîz terleyen dâbbeye denir, ʹalâ-kavlin ayaklarını elleri bastığı yere basan dâbbeye denir; yukâlu: دَابَّةٌ قَرُونٌ أَيْ تَعْرَقُ سَرِيعًا أَوْ يَقَعُ حَوَافِرُ رِجْلَيْهِ مَوَاقِعَ يَدَيْهِ Ve şol nâkaya denir ki çöktükte dizlerini birbirine yanaştırır ola. Ve şol nâkaya denir ki iki ileride olan memeleri geride olan memelerine pek karîb ola. Ve hurmâyı ikişer ikişer yâhûd iki lokmayı birden kaldırıp ekl eden kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ قَرُونٌ أَيْ جَامِعٌ بَيْنَ تَمْرَتَيْنِ أَوْ لُقْمَتَيْنِ فِي الْأَكْلِ

Vankulu Lugatı - القرونة maddesi

اَلْقَرُونَةُ [el-ḵarûnet] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın zammı ve meddiyle) Kezâlik nefs maʹnâsına; yukâlu: أَسْمَحْت قَرُونُهُ وَقَرِينُهُ وَقَرُونَتُهُ وَقَرِينَتُهُ أَيْ ذَلَّتْ نَفْسُهُ وَتَابَعَتْهُ عَلَى الْأَمْرِ Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol nâkaya dahi derler ki sağıldığı zamânda iki مِحْلَبَةٌ [miḩlebet]i pür kıla. Ve مِحْلَبَةٌ [miḩlebet] süt sağdıkları kaba derler. Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol davara dahi derler ki tîz terleye. Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol davara dahi derler ki art ayakların ön ayakları bastığı yere vazʹ ede. Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol nâkaya dahi derler ki iki dizin çöktüğü hînde birbirine karîb ede, Aṡmaʹi rivâyeti üzere. Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol nâkaya dahi derler ki onun iki ileride olan memeleri geride olan memelerine karîb ola. Ve

قَرُونٌ [ḵarûn] Şol kimseye dahi derler ki hurmâ yerken iki hurmâyı bir yerden yiye. Ve fi’l-meseli: “أَبَرَمًا قَرُونًا” Ve بَرَمٌ [berem] şol kimsedir ki ziyâde buhlünden kumâr oyununa dâhil olmaya.Yaʹnî bu mertebe buhl ile hurmâyı ikişer yemek münâsib değil.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı