اَلْخَزَبُ [el-ḣazeb] (zâ-yı muʹceme ile تَعَبٌ [taʹab] vezninde) Gövde şişip kabarmak; ʹalâ-kavlin şişkin tulum gibi semirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَزِبَ الرَّجُلُ خَزَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا وَرِمَ أَوْ سَمِنَ حَتَّى كَأَنَّهُ وَارِمٌ ve yukâlu: خَزِبَ الْجِلْدُ اِذَا تَهَبَّجَ كَهَيْئَةِ وَرَمٍ بِلاَ أَلَمٍ Ve
خَزَبٌ [ḣazeb] Nâkanın memesi şişip delikleri küçülmek maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin memesi kuruyup sütü çekilmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَزِبَتِ النَّاقَةُ اِذَا وَرِمَ ضَرْعُهَا وَضَاقَ إِحْلِيلُهَا أَوْ يَبِسَ وَقَلَّ لَبَنُهَا Ve
خَزَبٌ [ḣazeb] خَزَفٌ [ḣazef] mürâdifidir ki saksıya denir. Ve Yemâme’de bir dağın ismidir, ʹalâ-kavlin bir arzın adıdır yâhûd arz-ı merkûme خَزَبَةٌ [ḣazebet]tir hâ’yla.
اَلْخَزِبُ [el-ḣazib] (ḣâ’nın fethi ve râ’nın kesriyle) Şol et ki semiz ve ter ola; yukâlu: لَحْمٌ خَزِبٌ إِذَا كَانَ رَخْصًا
اَلْخَزَبُ [el-ḣazeb] (ḣâ’nın ve zâ’nın fethiyle) Dişi devenin memesi şişip delikleri küçük olmak; koyunda dahi hâl böyledir; yukâlu: خَزِبَتِ النَّاقَةُ تَخْزَبُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ خَزَبًا إِذَا وَرِمَ ضَرْعُهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı