el-ḣameret ~ اَلْخَمَرَةُ

Kamus-ı Muhit - الخمرة maddesi

اَلْخَمَرَةُ [el-ḣameret] (fetehatla) Bu dahi insâna muhâlit olan râyihaya denir.

اَلْخِمْرَةُ [el-ḣimret] (ḣâ’nın kesriyle) Binâ-yı nevʹdir, nisvânın baş örtüsünü örtünmek hey΄etine denir ki örtü tutunuşu taʹbîr olunur; yukâlu: إِنَّهَا لَحَسَنَةُ الْخِمْرَةِ أَيْ هَيْئَةِ اخْتِمَارِهَا Niteki lihâfın nevʹ ve hey΄etinde لِحْفَةٌ [liḩfet] derler ve minhu’l-meselu: “اَلْعَوَانُ لاَ تُعَلَّمُ الْخِمْرَةَ” [Ve] عَوَانٌ [ʹavân] mücerribe ve ʹârife hatuna denmekle “dânişli hâzıka hatuna örtü tutunmayı taʹlîme hâcet yoktur”, “mücerrib ve ʹârif ve kâr-âgâh olan adam taʹrîf ve irşâd ve delâletten müstagnîdir” diyecek yerde darb olunur. Ve خَمَرٌ [ḣamer] gibi sır ve hufye ve gaflet maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: جِئْنَا عَلَى خِمْرَةٍ وَخَمَرٍ أَيْ فِي سِرٍّ وَغَفْلَةٍ وَخُفْيَةٍ

اَلْخُمْرَةُ [el-ḣumret] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Bu dahi müzdahim olan ʹaskere ve cemâʹate ıtlâk olunur. Ve hamura katılan mâyeye denir. Ve nebîz ve bâdenin tortusuna ve çöküntüsüne denir. Ve hurmâ çöplerinden örülmüş küçük hasıra ıtlâk olunur ki seccâde ederler, yeri setr eylediği için yâhûd hurmâ çöpleri dikiş iplerini setr eylediği için ıtlâk olundu. Ve

خُمْرَةٌ [ḣumret] وَرْسٌ [vers] ismidir ki Yemen zaʹferânı dedikleri dârûdur. Ve tîb kısmından bîr gûne terkîbe denir ki hatunlar tahsîn-i cemâl için yüzlerine sürünürler, kızılca gibi. Ve insâna muhâlit olan râyihaya denir. Ve mutlakan râyiha-i tayyibeye denir ve bunda ḣâ’nın harekât-ı selâsıyla câ΄izdir. Ve bâdenin neş΄e ve keyfiyyeti geçtikten sonra ʹârız olan fütûr ve inkisâr ve girânlık hâletine denir ki خُمَارٌ [ḣumâr] ile maʹrûftur, ke-mâ se-yuzkeru. ʹAlâ-kavlin sarhoşluk ve şûrîde-dimâglık hâletine denir; yukâlu: أَخَذَتْهُ الْخُمْرَةُ أَيْ أَلَمُ الْخَمْرِ وَصُدَاعُهَا وَأَذَاهَا أَوْ مَا خَالَطَ مِنْ سُكْرِهَا

Vankulu Lugatı - الخمرة maddesi

اَلْخِمْرَةُ [el-ḣimret] (ḣâ’nın kesriyle) Leçek örtünmek. Ve fi’l-meseli: “اَلْعَوَانُ لَا تُعَلَّمُ الْخِمْرَةَ”

اَلْخَمْرَةُ [el-ḣamret] (ḣâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Ve

اَلْخَمْرُ [el-ḣamr] (kezâlik) ve

اَلْخُمُورُ [el-ḣumûr] (zammeteynle) تَمْرَةٌ [temret] ve تَمْرٌ [temr] ve تُمُورٌ [tumûr] gibidir yaʹnî evveli vâhid için ve ikincisi ism-i cins için ve üçüncüsü cemʹ için olmakta; yukâlu: خَمْرَةٌ صِرْفٌ İbnu’l-Aʹrâbî eyitti: hamra خَمْرٌ [ḣamr] dediler, zîrâ خَمْرٌ [ḣamr]ı terk olunmakla râyihası mütehammir olmuştur, yaʹnî mütegayyir olmuştur ki تَخْمِيرٌ [taḣmîr] tagyîre derler. Baʹzılar eyitti: hamra خَمْرٌ [ḣamr] dedikleri ʹakla ihtilât ve ihtilâl verdiği içindir. Ve خَمْرٌ [ḣamr]la gâh olur şerr maʹnâsını dilerler; yukâlu: مَا عِنْدَهُ خَلٌّ وَلَا خَمْرٌ أَيْ خَيْرٌ وَلَا شَرٌّ Ve

خَمْرَةٌ [ḣamret] Râyihaya dahi derler; yukâlu: وَجَدْتُ خَمْرَةَ الطِّيبِ أَيْ رِيحَهُ Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Hamura mâya katmağa dahi derler; yukâlu: خَمَرْتُ الْعَجِينَ أَخْمُرُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَأَخْمِرُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ جَعَلْتُ فِيهِ الْخَمِيرَ Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Gizli olmağa dahi derler; yukâlu: خَمَرَ عَنِّي الْخَبَرُ أَيْ خَفِيَ Ve utanmağa dahi derler; istihyâ maʹnâsına. Ebû ʹAmr rivâyeti üzere; yukâlu: خَمَرْتُ الرَّجُلَ أَخْمُرُهُ إِذَا اسْتَحْيَيْتَ مِنْهُ Ve gizlemeğe dahi derler; yukâlu: خَمَرَ فُلَانٌ شَهَادَتَهُ أَيْ كَتَمَهَا

اَلْخُمْرَةُ [el-ḣumret] (ḣâ’nın zammı ve mîm’in sükûnuyla) Şol küçük seccâdedir ki hurmâ çöpünden işlenip iple örerler. Ve

خُمْرَةٌ [ḣumret] Şol nesneye derler ki onu yüze sürerler, yüzün levni güzel olsun diye ki baʹzı vilâyette ona enlik derler gül-gûne maʹnâsına. Ve şol mâyadır ki hamrdan ve hamrın çöküntüsünden nebîze ve tîbe katarlar. Ve

خُمْرَةٌ [ḣumret] Şol ekşi hamura derler ki ekmek mâyası kılarlar.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı