اَلْخِيمُ [el-ḣîm] (ḣâ’nın kesriyle) Hûy ve tabîʹat maʹnâsınadır; lafzından müfredi yoktur; yukâlu: هُوَ كَرِيمُ الْخِيمِ وَهُمْ كَرِيمُ الْخِيمِ أَيِ السَّجِيَّةِ وَالطَّبِيعَةِ Ve kılıcın namlusunda olan cevhere denir, فِرِنْدٌ [firind] maʹnâsına.
اَلْخَيْمُ [el-ḣaym] (ḣâ’nın fethiyle) ve
اَلْخَيَمَانُ [el-ḣayemân] (fetehâtla) ve
اَلْخُيُومُ [el-ḣuyûm] ve
اَلْخُيُومَةُ [el-ḣuyûmet] (ḣâ’ların zammıyla) ve
اَلْخَيْمُومَةُ [el-ḣaymûmet] (دَيْمُومَةٌ [deymûmet] vezninde) ve
اَلْخِيَامُ [el-ḣiyâm] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Bir nesneden korkup kıçınlamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَ عَنْهُ خَيْمًا وَخَيَمَانًا وَخُيُومًا وَخُيُومَةً وَخَيْمُومَةً وَخِيَامًا إِذَا نَكَصَ وَجَبُنَ Ve bir kimse bir adama keyd ve mekr edip zarar ve vehâmeti kendisine ʹâ΄id olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَ فُلَانٌ إِذَا كَادَ كَيْدًا فَرَجَعَ عَلَيْهِ Ve ayağı yukarı kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَامَ رِجْلَهُ إِذَا رَفَعَهَا
اَلْخِيَمُ [el-ḣiyem] (ḣâ’nın kesri ve yâ’nın fethiyle) Kezâlik cemʹi, بَدْرَةٌ [bedret] ile بِدَرٌ [bider] gibi. Ve بَدْرَةٌ [bedret] oğlak derisinden olan tuluma derler.
اَلْخِيمُ [el-ḣîm] (ḣâ’nın kesri ve meddiyle) Tabîʹat. Kendi lafzından vâhidi yoktur.
اَلْخَيْمُ [el-ḣaym] (ḣâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) خَيْمَةٌ [ḣaymet] gibidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı