er-rabbân ~ اَلرَّبَّانُ

Kamus-ı Muhit - الربان maddesi

اَلرَّبَّانُ [er-rabbân] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Gürûh ve cemâʹat maʹnâsınadır.

اَلرُّبَّانُ [er-rubbân] (râ’nın zammı ve bâ’nın teşdîdiyle) Her nesnenin evveline ve tâzeliği hengâmına; ʹalâ-kavlin mecmûʹuna denir; yukâlu: أَخَذَهُ بِرُبَّانِهِ أَيْ بِأَوَّلِهِ أَوْ جَمِيعِهِ Bunda râ’nın fethiyle de câ΄izdir. Ve

رُبَّانٌ [rubbân] Gemi mellâhlarının re΄îsine denir, رُبَّانِيٌّ [rubbâniyy] dahi denir yâ-yı nisbetle. Lâkin mü΄ellif nûn bâbında “ر،ب،ن” mâddesi zeylinde رُبَّانٌ[Rubbân] Ece΄ nâm cebel erkânından bir rükn ismidir ve gemiyi icrâ eden kimseye denir diye resm eylemiştir ki irtifâʹ maʹnâsından me΄hûzdur. Burada elif ve nûn mezîd olmak üzere sebt eylemekle tenâkuzu müştemildir. Kaldı ki Bahr-i Ḵulzum’da meşhûd ve maʹlûmumuz olduğu üzere bahr-i mezbûrda câ-be-câ şap dedikleri taşlar olmakla o husûsta ʹârif ve mâhir olan kimseye رُبَّانٌ [rubbân] ıtlâk ederler. Ve Dâv dedikleri oraya mahsûs sefîneye elbette bir rubbân istishâb olunup dümenci onun delâletiyle ʹamel ederek giderler. O rubbân dâ΄imâ sefînenin kıçında oturup bahre nazar eder. Şap zuhûrunda dümenciyi âgâh edip dümeni ne tarafa kullanmak muktezî olduğunu iʹlân eyler. Ve Esâs’ta قَعَدَ عَلَى رُبَّانِ السَّفِينَةِ أَيْ سُكَّانِهَا وَذَنَبِهَا ʹibâretiyle mersûm olmakla ona göre geminin dümeni olur. İntehâ. Ve

رُبَّانٌ [Rubbân] Ece΄ nâm cebel erkânından bir rükn-i ʹazîme denir. Ve cemâʹat ve gürûh maʹnâsınadır.

Vankulu Lugatı - الربان maddesi

اَلرُّبَّانُ [er-rubbân] (râ’nın zammı ile) Yenilik ve tâzelik; yukâlu: إِفْعَلْ ذَلِكَ الْأَمْرَ بِرُبَّانِهِ Yaʹnî tarâ΄et üzere işle. Baʹzılar eyitti: شَاةٌ رُبَّى dedikleri bundan me΄hûzdur. Ve cümle maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَخَذْتُ الشَّيْءَ بِرُبَّانِهِ أَيْ كُلَّهُ وَلَمْ أَتْرُكْ مِنْهُ شَيْئًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı