اَلزُّهْدُ [ez-zuhd] (zâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) ve
اَلزَّهَادَةُ [ez-zehâdet] (سَعَادَةٌ [saʹâdet] vezninde) Bir nesneye ragbetsiz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَدَ فِيهِ وَزَهِدَ وَزَهُدَ زُهْدًا وَزَهَادَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ ضِدُّ رَغِبَ Ve ʹinde’l-baʹz زَهَادَةٌ [zehâdet] dünyâ ve زُهْدٌ [zuhd] emr-i dînde olan perhîze mahsûstur.
اَلزِّهَادَةُ [ez-zihâdet] (zâ’nın kesri ve hâ’nın tahfîfiyle) Şol yere derler ki onda sel akmaya, ziyâde yağmur yağmayınca.
اَلزَّهَادَةُ [ez-zehâdet] (râ’nın fethiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: زَهِدَ فِي الشَّيْءِ وَعَنِ الشَّيْءِ يَزْهَدُ زُهْدًا وَزَهَادَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve bâb-ı sâlisten dahi lügattır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı