اَلزَّهَدُ [ez-zehed] (fethateynle) Zekât-ı mâla ıtlâk olunur.
اَلزَّهْدُ [ez-zehd] (zâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi takdîr ve tahmîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَدَ الشَّيْءَ زَهْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا حَزَرَهُ وَخَرَصَهُ
اَلزُّهْدُ [ez-zuhd] (zâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) ve
اَلزَّهَادَةُ [ez-zehâdet] (سَعَادَةٌ [saʹâdet] vezninde) Bir nesneye ragbetsiz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَدَ فِيهِ وَزَهِدَ وَزَهُدَ زُهْدًا وَزَهَادَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ ضِدُّ رَغِبَ Ve ʹinde’l-baʹz زَهَادَةٌ [zehâdet] dünyâ ve زُهْدٌ [zuhd] emr-i dînde olan perhîze mahsûstur.
اَلزَّهْدُ [ez-zehd] (zâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Mikdâr maʹnâsına; yukâlu: خُذْ زَهْدَ مَا يَكْفِيكَ أَيْ قَدْرَ مَا يَكْفِيكَ Ve
زَهْدٌ [zehd] Hurmâ ağacında olan hurmâyı ne denlidir takdîr etmek; yukâlu: زَهَدْتُ النَّخْلَ زَهْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا حَزَرْتَهُ وَخَرَصْتَهُ Ve sâhib-i Ṡurâḩ bu makâmda زَهْدٌ [zehd] “burîden-i diraht-ı hurmâ” demiştir sehv etmiştir, benzer ki حَزَزْتَ kelimesin zâ΄eyn iledir, katʹ maʹnâsına zann etmiştir.
اَلزُّهْدُ [ez-zuhd] (zâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Perhîz etmek ki رَغْبَةٌ [raġbet]in zıddır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı