اَلزَّهِمُ [ez-zehim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Gövdesi semiz ve yağlı lahîm ve şahîm adama denir, ʹalâ-kavlin gövdesinde semizlik bakiyyesi olana denir; yukâlu: رَجُلٌ زَهِمٌ أَيْ سَمِينٌ كَثِيرُ الشَّحْمِ أَوِ الَّذِي فِيهِ بَاقِي طِرْقٍ
اَلزَّهْمُ [ez-zehm] (وَهْمٌ [vehm] vezninde) Semizlikten kemik iliklenmek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَمَ الْعَظْمُ زَهْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَمَخَّ Ve bir adamı bir nesneden zecr ve menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَمَ فُلَانًا عَنْ كَذَا إِذَا زَجَرَهُ عَنْهُ Ve bir kimsenin hakkında çok söz söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَهَمَ فُلَانًا إِذَا أَكْثَرَ الْكَلَامَ عَلَيْهِ
اَلزُّهْمُ [ez-zuhm] (zây’ın zammıyla) Mutlakan müteʹaffin râyihaya denir; yukâlu: بِهِ زُهْمٌ أَيْ رِيحٌ مُنْتِنَةٌ Ve vahşî cânverin yâhûd devekuşunun ve etin iç yağına denir, ʹalâ-kavlin mutlakan iç yağına denir. Ve زَبَادٌ [zebâd] ile maʹrûf yaʹnî kalye misk dedikleri ʹıtra denir ki زَبَادٌ [zebâd] dedikleri kedinin kuyrukları altından dübürüyle مَبَالٌ [mebâl]i beyninden sıyırıp alırlar.
اَلزَّهَمُ [ez-zehem] (fethateynle) Masdardır, زُهُومَةٌ [zuhûmet]ten bed râyiha bağlamak maʹnâsına; tekûlu: زَهِمَتْ يَدِي مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ دَسِمَتْ
اَلزَّهِمُ [ez-zehim] (zâ’nın fethi ve hâ’nın kezâlik kesriyle) Semiz olan nesne, semîn maʹnâsına.
اَلزُّهْمُ [ez-zuhm] (zâ’nın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Yağ, şahm maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı