اَلسَّعْرَةُ [es-saʹret] (بَعْرَةٌ [baʹret] vezninde) Öksürüğe denir; yukâlu: أَخَذَهُ السَّعْرَةُ أَيِ السُّعَالُ Ve bir işin ve bir nesnenin evveline ve nev-zuhûrluğuna ıtlâk olunur ki âteş ʹalevi gibi hiddeti hengâmıdır; yukâlu: فَعَلَهُ فِي سَعْرَةِ شَبَابِهِ أَيْ أَوَّلِهِ وَجِدَّتِهِ
اَلسُّعْرَةُ [es-suʹret] (sîn’in zammı ve ʹayn’ın sükûnuyla) Bir renktir ki karaya mâ΄ildir.
اَلسَّعْرَةُ [es-saʹret] (sîn’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Tavâf etmek maʹnâsına; yukâlu: سَعَرْتُ الْيَوْمَ فِي حَاجَتِي سَعْرَةً أَيْ طُفْتُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı