اَلسُّعْنَةُ [es-suʹnet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) زِفْنٌ [zifn] maʹnâsınadır ki süṯûḩlarda ittihâz olunan sâyebâna denir, ʹalâ-kavlin mutlakan gölgeliğe denir, sâyebân maʹnâsına salaş ve hayme ve sâ΄irleri gibi. Ve bir recül adıdır. Ve kovanın ağzına uzattıkları ağaca denir. Eğer iki dâne olursa ki salîb şeklinde olur, عَرْقُوَتَانِ [ʹarḵuvetân] derler. Ve devenin sarkık olan üst dudağına denir. Ve Zeyd b. Suʹne bir Yehûdîdir. Şârih der ki ashâbdan olmuştur.
اَلسَّعْنَةُ [es-saʹnet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Mübârek ve kutlu yâhûd uğursuza denir; yukâlu: هُوَ سَعْنَةٌ أَيْ مَيْمُونَةٌ أَوْ مَشْؤُومَةٌ Ve bir recül ismidir. Ve nâçîz nesneye denir; yukâlu: مَا لَهُ سَعْنَةٌ وَلَا مَعْنَةٌ أَيْ شَيْءٌ
اَلسِّعَنَةُ [es-siʹanet] (sîn’in kesri ve ʹayn’ın fethiyle) Cemʹi, zikr olunan âletler maʹnâsına, غُصْنٌ [ġuṡn] ile غِصَنَةٌ [ġiṡanet] gibi, budaklar maʹnâsına.
اَلسَّعْنَةُ [es-saʹnet] (sîn’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Şey΄-i hakîrden ʹibârettir; ve minhu kavluhum: مَا لَهُ سَعْنَةٌ وَلَا مَعْنَةٌ [Yaʹnî] لَيْسَ لَهُ شَيْءٌ maʹnâsına. Ve مَعْنٌ [maʹn] dahi mîm’in fethiyle şey΄-i hakîre derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı