eş-şuʹal ~ اَلشُّعَلُ

Kamus-ı Muhit - الشعل maddesi

اَلشَّعْلُ [eş-şaʹl] (جَعْلٌ [caʹl] vezninde) Bir nesnede mübâlaga ve imʹân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَعَلَ فِي الْأَمْرِ شَعْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَمْعَنَ فِيهِ Ve âteş ʹalevlendirmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَعَلَ النَّارَ إِذَا أَلْهَبَهَا Ve

شَعْلٌ [şaʹl] ʹAlev gibi cüst ve çâlâk ve âteş-pâre adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ شَعْلٌ أَيْ خَفِيفٌ مُتَوَقِّدٌ Ve

شَعْلٌ [Şaʹl] Te΄ebbeṯa Şerren ismiyle müsemmâ şâʹirin lakabıdır, cüst ve mütevakkid olduğuna binâ΄en.

اَلشَّعَلُ [eş-şeʹal] (fethateynle) ve

اَلشُّعْلَةُ [eş-şuʹlet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) At kısmının kuyruğundan olan beyâza denir; yukâlu: فِي الْفَرَسِ شَعَلٌ وَشُعْلَةٌ وَهُوَ الْبَيَاضُ فِي ذَنَبِهَا Kezâlik perçeminde ve kulakları tozunda olan beyâza denir. Ve

شَعَلٌ [şeʹal] Masdar olur, atın kuyruğunda yâ perçeminde yâhûd kulağı tozunda beyâz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَعِلَ الْفَرَسُ شَعَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ ذَا شُعْلَةٍ Ve

شُعْلَةٌ [şuʹlet] ʹAlevlenmiş odun pâresine denir ki murâd ʹalevlenmiş ucu olacaktır, niteki ʹalevlenmiş âteş kıtʹasına da denir; tekûlu: خُذْ شُعْلَةً مِنْهُ وَهِيَ مَا أَشْعَلْتَ فِيهِ مِنَ الْحَطَبِ Ve âteş ʹalevine denir; yukâlu: كَأَنَّهُ شُعْلَةُ النَّارِ أَيْ لَهَبُهَا Cemʹi شُعُلٌ [şuʹul] gelir, كُتُبٌ [kutub] vezninde. Şârih der ki savâb olan صُرَدٌ [ṡurad] vezninde olmaktır. Ve

شُعْلَةُ [Şuʹlet] Ḵays b. Sibâʹın feresi ismidir.

Vankulu Lugatı - الشعل maddesi

اَلشُّعَلُ [eş-şuʹal] (şîn’in zammı ve ʹayn’ın fethiyle) Cemʹi, yalınlar maʹnâsına.

اَلشُّعُلُ [eş-şuʹul] (zammeteynle) Cemʹi, صَحِيفَةٌ [ṡaḩîfet] ile صُحُفٌ [ṡuḩuf] gibi.

اَلشَّعَلُ [eş-şeʹal] (fethateynle) Kuyrukta beyâz olmaktır. Aṡmaʹî eyitti: Kaçan beyâz kuyrukta olsa, herhangi levnde olursa olsun ona شَعَلٌ [şaʹal] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı