اَلصَّفَحُ [eṡ-ṡafaḩ] (فَرَحٌ [feraḩ] vezninde) Hadd-i iʹtidâlden hâric cebhede olan yassılığa denir; yukâlu: فِي جَبْهَةِ فُلاَنٍ صَفَحٌ أَيْ عُرْضٌ فَاحِشٌ
اَلصَّفْحُ [eṡ-ṡafḩ] (ṡâd’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir nesnenin bir cânibine denir; yukâlu: قَعَدَ فِي صَفْحِ الْمَجْلِسِ أَيْ جَانِبِهِ Ve
صَفْحُالْجَبَلِ [ṡafḩu’l-cebel] Dağın yastım olan sırtına ve yöresine denir ki arkaç taʹbîr olunur. Ve
صَفْحُاْلإِنْسَانِ [ṡafḩu’l-insân] Adamın bir yanına denir, cenb ve pehlû maʹnâsına; yukâlu: ضَرَبَ عَلَى صَفْحِهِ أَيْ جَنْبِهِ Ve
صَفْحُالْوَجْهِ [ṡafḩu’l-vech] Yüzün yastımına olan yeridir ki uzunluğunun mukâbilidir; yukâlu: نَظَرَ إِلَيْهِ بِصَفْحِ وَجْهِهِ أَيْ عُرْضِهِ Kezâlik
اَلصُّفْحُ [eṡ-ṡufḩ] (ṡâd’ın zammıyla ve fâ’nın sükûnuyla) Yüzün cânibine derler, صَفْحٌ [ṡafḩ] gibi; yukâlu: نَظَرَ إِلَيَّ بِصُفْحِ وَجْهِهِ كَمَا يُقَالُ بِصَفْحِ وَجْهِهِ أَيْ بِعُرْضِهِ
اَلصَّفْحُ [eṡ-ṡafḩ] (ṡâd’ın fethiyle ve fâ’nın sükûnuyla) Bir şey΄in cânibidir. Ve insânın صَفْحٌ [ṡafḩ]ı yanıdır, cenbi maʹnâsına. Ve dağın صَفْحٌ [ṡafḩ]ı yastım olan yeridir, مُضْطَجَعٌ [muḋṯacaʹ] maʹnâsına. Ve
صَفْحٌ [ṡafḩ] İʹrâz etmeğe dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُ عَنْ فُلَانٍ إِذَا أَعْرَضْتَ عَنْ ذَنْبِهِ ve tekûlu: ضَرَبْتُ عَنْهُ صَفْحًا إِذَا أَعْرَضْتَ عَنْهُ وَتَرَكْتَهُ Ve
صَفْحٌ [ṡafḩ] Bir nesneyi bir şey΄in üzerine getirmeğe dahi derler; yukâlu: صَفَحْتُ الْإِبِلَ عَلَى الْحَوْضِ إِذَا أَمْرَرْتَهَا عَلَيْهِ Ve
صَفْحٌ [ṡafḩ] Sâ΄ili redd etmeğe dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُ فُلَانًا إِذَا سَأَلَكَ فَرَدَدْتَهُ Ve kılıcın yassısıyla vurmağa dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُهُ إِذَا ضَرَبْتَهُ بِالسَّيْفِ مُصْفَحًا أَيْ بِعُرْضِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı