اَلْعَتَلُ [el-ʹatel] (fethateynle) Şerr işe sürʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتِلَ إِلَى الشَّرِّ عَتَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَسْرَعَ
اَلْعَتِلُ [el-ʹatil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Dâ΄imâ şerr ve şûra sürʹat ve şitâb eder olan kimseye denir ki peyk-i şerr taʹbîr olunur.
اَلْعَتْلُ [el-ʹatl] (قَتْلٌ [ḵatl] vezninde) Bir adamı göğsünden yâ girîbânından tutup ʹunf ve şiddetle sürüreyerek alıp götürmek maʹnâsınadır, uğru ve mücrim çekip götürdükleri gibi; yukâlu: عَتَلَهُ عَتْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْاَوَّلِ إِذَا جَرَّهُ عَنِيفًا فَحَمَلَهُ Ve davarın yularını dibinden kavrayıp yedmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَتَلَ النَّاقَةَ إِذَا قَادَهَا يَعْنِي أَخَذَ مِنْ أَصْلِ زِمَامِهَا فَقَادَهَا
اَلْعُتُلُّ [el-ʹutull] (zammeteynle ve teşdîd-i lâm’la) Ekûl ve menûʹu’l-hayr ve bî-menfaʹat olarak nâ-tırâş ve nâdân ve seng-dil ve galîz kimseye denir; yukâlu: هُوَ عُتُلٌّ أَيْ أَكُولٌ مَنُوعٌ جَافٍ غَلِظٌ Ve yoğun mızrağa denir.
اَلْعَتِلُ [el-ʹatil] (ʹayn’ın fethi ve tâ’nın sükûnuyla) Bir kimseyi muhkem çekmek; tekûlu: عَتَلْتُ الرَّجُلَ أَعْتُلُهُ وَأَعْتِلُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا جَذَبْتَهُ جَذْبًا عَنِيفًا
اَلْعُتُلُّ [el-ʹutull] (zammeteynle ve lâm’ın teşdîdiyle) Galîz olup ehl-i cefâ olan kimse. Kâlallâhu taʹâlâ ﴿عُتُلٍّ بَعْدَ ذَلِكَ زَنِيمٍ﴾ (القلم، 13) Ve زَنِيمٌ [zenîm] le΄îm maʹnâsınadır. Ve
عُتُلٌّ [ʹutull] Kalın göndere dahi derler, rumh-i galîz maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı