el-ʹussel ~ اَلْعُسَّلُ

Kamus-ı Muhit - العسل maddesi

اَلْعُسُلُ [el-ʹusul] (zammeteynle) Sâlih ve dîndâr adamlara ıtlâk olunur; müfredi عَاسِلٌ [ʹâsil] ve عَسُولٌ [ʹasûl]dür, niteki عَاسِلٌ [ʹâsil] mâddesinde vechi beyân olundu.

اَلْعِسْلُ [el-ʹİsl] (ʹayn’ın kesriyle) Cinn tâ΄ifesinden bir kabîle ismidir. Ve

بَنُوعِسْلٍ [Benû ʹİsl] Benû ʹAmr b. Yerbûʹ’dan münşaʹib bir kabiledir; ʹArablar onların vâlideleri sâhire-i cinniyye olduğunu zuʹm ederler. Ve

عِسْلٌ [ʹisl] Hayvân kısmına gereği gibi takayyüd ve tîmâr edip iyice görüp gözeten adama denir; yukâlu: هُوَ عِسْلُ مَالٍ أَيْ إِزَاؤُهُ

اَلْعَسَلُ [el-ʹasel] (ʹayn’ın ve sîn’in fethiyle) Su akarken yüzünde peydâ olan kabarcığa denir; yukâlu: بَدَا الْعَسَلُ فِي وَجْهِ الْمَاءِ أَيِ الْحَبَابُ Ve bala denir ki Fârisîde engubîn derler, bal arısının luʹâbından ʹibârettir. Ve ʹinde’l-baʹz mâddesi bir hafîce şebnem gibi rutûbettir ki Hak subhânehu ve taʹâlâ havâda hâdis edip çiçek ve yaprak makûlesi üzere nâzil olur, ilhâm-ı rabbâniyle arı kısmı ağızlarıyla o rutûbeti iltiḵâṯ edip kovanına götürüp vazʹ ve cemʹ eder. İşte bal o rutûbet-i müctemiʹadan ʹibârettir. Ve onun mâddesi bir buhâr-ı latîftir ki hafîce arzdan suʹûd ve cevv-i havâda imtizâcla nuzc bulup hakîkat-i uhrâya tahvîl eyledikten sonra gece vakti bürûdet-i havâdan kesb-i gılzat edip عَسَلٌ [ʹasel] olarak kudret helvâsı gibi ezhâr ve evrâk üzere nâzil olur, ilhâm-ı ilâhî ile arılar onları iltikât ve nakl ederler. Ve gâh olur ki bi-ʹaynihi عَسَلٌ [ʹasel] olarak nâzil olmakla halk onu iltikât ederler. Ve ben عَسَلٌ [ʹasel]in menâfiʹ ve esmâsı bâbında bir kitâb-ı mahsûs te΄lîf eyledim. Kitâb-ı mezbûr Terḵîḵu’l-Esel fî Taṡfîḵi’l-ʹAsel ismiyle müsemmâdır. Ve عَسَلٌ [ʹasel] kelimesi müzekkerdir ve mü΄ennes olur; cemʹi أَعْسَالٌ [aʹsâl] ve عُسُلٌ [ʹusul] gelir zammeteynle ve عُسْلٌ [ʹusl] gelir ʹayn’ın zammıyla ve عُسُولٌ [ʹusûl] ve عُسْلَانٌ [ʹuslân] gelir ʹayn’ların zammıyla. Ve عَسَلٌ [ʹasel] ile tatlı hûy ve seciyye ve şemâ΄ilden kinâye olur; ve minhu yukâlu: هُوَ عَلَى أَعْسَالٍ مِنْ أَبِيهِ أَيْ عَلَى آسَانٍ Yaʹnî “Filânda pederinin ahlâk ve şemâ΄iline dâ΄ir neş΄e ve halâvet âsârı vardır, gûyâ ki onun عَسَلٌ [ʹasel]inden yaʹnî mâyesinden muhammerdir. Ve

عَسَلٌ [ʹasel] Hurmâ pekmezine denir; yukâlu: أَكَلْنَا عَسَلًا أَيْ صَقْرَ التَّمْرِ Ve عُرْفُطٌ [ʹurfuṯ] nâm şecerin zamkına ıtlâk olunur.

اَلْعَسْلُ [el-ʹasl] (نَسْلٌ [nesl] vezninde) Taʹâma bal katmak ve bal ile tertîb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَلَ الطَّعَامَ عَسْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا خَلَطَهُ بِالْعَسَلِ Ve bir adama zâd için bal vermek ve zâdını baldan tehyi΄e kılmak maʹnâsınadır; tekûlu: عَسَلْتُهُمْ إِذَا زَوَّدْتَهُمْ الْعَسَلَ Ve bir adamı hoş ve tatlı medh ve senâ eylemek maʹnâsınadır ki ballandırmak taʹbîr olunur; yukâlu: عَسَلَ فُلَانًا إِذَا طَيَّبَ الثَّنَاءَ عَلَيْهِ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَلَ الْمَرْأَةَ عَسْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَكَحَهَا Ve bir adamı halka şîrîn gösterip sevdirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَلَ اللهُ فُلَانًا أَيْ حَبَّبَهُ إِلَى النَّاسِ Ve عُسُولٌ [ʹusûl] ve عَسَلَانٌ [ʹaselân] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

عَسَلٌ [ʹasel] ve

عَسَلَانٌ [ʹaselân] (fetehâtla) Kurt ve at telâş ve sürʹatle koştuğundan çalkanarak ve başını depretip oynatarak seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَلَ الذِّئْبُ أَوِ الْفَرَسُ عَسَلًا وَعَسَلَانًا إِذَا اضْطَرَبَ فِي عَدْوِهِ وَهَزَّ رَأْسَهُ يَعْنِي مِنْ مَضَائِهِ مُسْرِعًا Ve

عَسَلٌ [ʹasel] Sürʹatle gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَسَلَ الدَّلِيلُ بِالْمَفَازَةِ إِذَا أَسْرَعَ Ve

عَسَلٌ [ʹasel] Çabuk ve revende nâkaya denir. Ve bir mevziʹ adıdır. Ve

عَسَلٌ [ʹasel] Helâk ve tebâb maʹnâsına müstaʹmeldir; sürʹatle zehâb maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: عَسَلًا لَهُ أَيْ تَعْسًا

Vankulu Lugatı - العسل maddesi

اَلْعُسَّلُ [el-ʹussel] (ʹayn’ın zammı ve sîn’in fethi ve teşdîdiyle) Cemʹi.

اَلْعَسِلُ [el-ʹasil] (ʹayn’ın fethi ve sîn’in kesriyle) Şol kimsedir ki eli tîz olup vurması muhkem ola.

اَلْعَسَلُ [el-ʹasel] (fethateynle) Bal; tezkîri ve te΄nîsi câ΄izdir. Ve

عَسَلٌ [ʹasel] Yelmek maʹnâsına da gelir.

اَلْعَسْلُ [el-ʹasl] (ʹayn’ın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Taʹâma bal katmak minhu; yukâlu: عَسَلْتُ الطَّعَامَ أَعْسُلُهُ وَاَعْسِلُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا عَمِلْتَهُ بِالْعَسَلِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı