el-avâr ~ اَلْعَوَارُ

Kamus-ı Muhit - العوار maddesi

اَلْعُوَارُ [el-ʹuvâr] (ʹayn’ın harekât-ı selâsıyla) ʹAyb ve nakîsaya ıtlâk olunur; yukâlu: سِلْعَةٌ ذَاتُ عُوَارٍ مُثَلَّثٌ أَيْ عَيْبٍ Ve esvâbda olan yarığa ve yırtığa ıtlâk olunur; yukâlu: ثَوْبٌ فِيهِ عُوَارٌ أَيْ خَرْقٌ وَشَقٌّ

اَلْعُوَّارُ [el-ʹuvvâr] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) Bu dahi göze düşen hâr u hâşâk makûlesine denir; yukâlu: وَقَعَ فِي عَيْنِهِ عَائِرٌ وَعُوَّارٌ أَيْ قَذًى Ve kırlangıç kuşuna denir. Ve gözde hâdis olan şol etçeğize denir ki göz otu ekilip tîmâr olunmakla çıkarılır ola. Ve şol adama ıtlâk olunur ki tarîk husûsunda aslâ hidâyeti olmaya, yaʹnî yol ahvâlini bilmez ola. Ve korkak ve zaʹîfü’l-kalb adama ıtlâk olunur; cemʹi عَوَاوِيرُ [ʹavâvir] gelir. Ve hâcetleri dübürlerinde olan eşhâsa denir ki murâd kekez ve me΄bûnlar olacaktır. Bunda عَائِرٌ [ʹâ΄ir]in cemʹidir; yukâlu: هُمْ عُوَّارٌ وَهُوَ عَائِرٌ أَيِ الَّذِينَ حَاجَاتُهُمْ فِي أَدْبَارِهِمْ يَعْنِي الْمَأْبُونُونَ Ve

عُوَّارٌ [ʹuvvâr] Bir gûne şecer adıdır ki nisvân-ı Mekke ondan gerden-bend ittihâz ederler.

Vankulu Lugatı - العوار maddesi

اَلْعَوَارُ [el-avâr] (ʹayn’ın fethiyle) ʹAyb maʹnâsınadır; yukâlu: سِلْعَةٌ ذَاتُ عَوَارٍ وَقَدْ تُضَمُّ الْعَيْنُ

اَلْعُوَّارُ [el-ʹuvvâr] (ʹayn’ın zammı ve vâv’ın teşdîdiyle) Kırlangıç dedikleri kuş, خُطَّافٌ [ḣuṯṯâf] maʹnâsına. Ve gözde olan çapak; [yukâlu:] بِعَيْنِهِ عُوَّارٌ أَيْ قَذًى Ve

عُوَّارٌ [ʹuvvâr] Korkak kimseye dahi derler, bed-dil maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı