اَلْعَهْرُ [el-ʹahr- el-ʹihr - el-ʹaher] (قَهْرٌ [ḵahr] vezninde ve ʹayn’ın kesriyle ve fethateynle) ve
اَلْعُهُورُ [el-ʹuhûr] ve
اَلْعُهُورَةُ [el-ʹuhûret] (ʹayn’ların zammıyla) ve
اَلْعَهَارَةُ [el-ʹahâret] (خَسَارَةٌ [ḣasâret] vezninde) Gecede yâ gündüzde zinâ için bir hatunun uğurluğuna gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَهَرَ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ عَهْرًا وَعِهْرًا وَعَهَرًا وَعُهُورًا وَعُهُورَةً وَعَهَارَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَتَاهَا لَيْلاً لِلْفُجُورِ أَوْ نَهَارًا Şârih der ki bu mâdde bu maʹnâya mevzûʹ olup sonra zinâda gâlib oldu. Ve bir kimse şerr ve menhiyyâta tâbiʹ olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gerek zinâ ve gerek sâ΄ir fısk ve sefâhet olsun; yukâlu: عَهَرَ الرَّجُل إِذَا تَبِعَ الشَّرَّ Ve zinâ eylemek, ʹalâ-kavlin hırsızlık eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَهَرَ فُلاَنٌ إِذَا زَنَى أَوْ سَرَقَ
اَلْعَهَرُ [el-ʹaher] (fethateynle) عَهْرٌ [ʹahr]da lügattır, نَهْرٌ [nehr]le نَهَرٌ [neher] gibi. Cevherî eyitti: Fethateynle gelmesine Ebû ʹAmr’dan rivâyet yoktur; yukâlu: عَهَرَ يَعْهَرُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ
اَلْعِهْرُ [el-ʹihr] (ʹayn’ın kesri ve hâ’nın sükûnuyla) İsmdir, zinâ etmek maʹnâsında.
اَلْعَهْرُ [el-ʹahr] (ʹayn’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Ebû ʹAmr rivâyeti üzere zinâ maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı