اَلْعُهْنَةُ [el-ʹuhnet] (ʹayn’ın zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Tâze çubuğun eğilip bükülmesine ʹalâ-kavlin ayrılmayarak kırılmasına denir. Ve bu ismdir.
اَلْعِهْنَةُ [el-ʹihnet] (ʹayn’ın kesriyle) Bir şecerdir ki kırmızı çiçekleri olur, bâdiye eşcârındandır. Ve
عِهْنَةٌ [ʹihnet] عِهْنٌ [ʹihn] lafzından ahasstır ki koyun yününe ʹalâ-kavlin elvân boyanmış yüne denir; pes عِهْنَةٌ [ʹihnet] ondan bir kıtʹaya ıtlâk olunur; cemʹi عُهُونٌ [ʹuhûn]dur; yukâlu: بِيَدِهِ عِهْنٌ أَيْ صُوفٌ أَوْ مَصْبُوغٌ أَلْوَانًا Ve
عِهْنَةٌ [ʹihnet] إِحْنَةٌ [iḩnet] lafzında lügattir ki hıkd ve kîneye denir; yukâlu: فِي صَدْرِهِ عِهْنَةٌ أَيْ إِحْنَةٌ
اَلْعِهْنَةُ [el-ʹihnet] (vezn-i mezbûr üzere) Vâhidi, bir pâre yün maʹnâsına. Ve
عِهْنُ الْمَالِ [ʹihnu’l-mâl] Şol kimseye derler ki mâlı hûb görüp gözete.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı