el-feric ~ اَلْفَرِجُ

Kamus-ı Muhit - الفرج maddesi

اَلْفَرَجُ [el-Ferec] (fethateynle) Muḩammed b. Yaʹḵûb el-Ferecî nâm zâhid-i meşhûrun ceddi ismidir, ceddine mensûbdur.

اَلْفُرْجُ [el-furc] (fâ’nın zammı ve râ’nın sükûnuyla) ve

اَلْفُرُجُ [el-furuc] (zammeteynle) Aslâ sır saklamaz olan kimseye denir; fâ’nın kesriyle de lügattir; yukâlu: لاَ تُفْشِ سِرَّكَ إِلَيْهِ فَإِنَّهُ فُرُجٌ أَيْ لاَ يَكْتُمُ سِرًّا Ve kirişle bağrının aralığı küşâde ve meydânlı olan yaya denir. Ve hemân bir kat sevb içre olan hatuna ıtlâk olunur. Ve

فُرْجٌ [Furc] (خُرْجٌ [ḣurc] vezninde) Fârs ülkesinde bir belde adıdır; muhaddisînden Ḩasan b. ʹAlî el-Furcî oradandır.

اَلْفَرْجُ [el-ferc] (fâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir kimsenin gam ve gussasını keşf ve izâle eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: فَرَجَ اللهُ الْغَمَّ فَرْجًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ كَشَفَهُ Bu mâdde فَتْحٌ [fetḩ] ve تَفْرِيقٌ [tefrîḵ] maʹnâsına mevzûʹ olmakla maʹnâ-yı mezbûr mecâz olur. Ve

فَرْجٌ [ferc] İnsânın ʹavret yerine ıtlâk olunur. Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre فَرْجٌ [ferc] paçanın aralığına denip baʹdehu قُبُلٌ [ḵubul] ve دُبُرٌ [dubur]e ıtlâk olunmuştur, mâ-beyne’r-ricleyn oldukları için. Hâttâ kesret-i istiʹmâlle maʹnâ-yı mevzûʹ mesâbesinde olmuştur. Ve Miṡbâḩ’ın beyânına göre infirâc ve infitâhları bâʹis-i tesmiyedir ve giderek hatunun قُبُلٌ [ḵubul]ünde agleb olmuştur, yarık münâsebeti ona pek mülâyimdir. Ve

فَرْجٌ [ferc] Derbend taʹbîr olunan gediğe ve her havf ve hatar mahalline ıtlâk olunur ve bu, maʹnâ müsteʹârdır; yukâlu: فُلاَنٌ يُسَدُّ بِهِ الْفَرْجُ أَيْ يُحْمَى بِهِ الثَّغْرُ Ve atın paçaları aralığına denir. Şârihin beyânına göre ata tahsîsin vechi maʹlûm değildir. Kâle fi’l-Esâs: مَلَأَ فُرُوجَ دَابَّتِهِ إِذَا أَحْضَرَهَا وَهِيَ مَا بَيْنَ قَوَائِمِهِ Ve

فَرْجٌ [Ferc] Mavṡil eyâletinde bir kazâ adıdır. Ve Uḋâḣ nâm mahal yanında bir tarîkin ismidir.

Vankulu Lugatı - الفرج maddesi

اَلْفَرِجُ [el-feric] (fâ’nın fethi ve râ’nın kesriyle) Dâ΄imâ ferah bulan kimse.

اَلْفِرْجُ [el-firc] (fâ’nın kesriyle) Şol kimsedir ki sırrı saklamaya; yukâlu: رَجُلٌ فِرْجٌ أَيْ لَا يَكْتُمُ السِّرَّ

اَلْفَرَجُ [el-ferec] (fethateynle) Gamdan halâs bulmak maʹnâsına; yukâlu: فَرِجَ الرَّجُلُ فَرَجًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلْفُرُجُ [el-furuc] (fâ’nın ve râ’nın zammıyla) Kezâlik sırrı saklamayan kimseye derler. Ve

فُرُجٌ [furuc] Kezâlik şol yaydır ki kirişten ırak ola.

اَلْفَرْجُ [el-ferc] (fâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Ud yeri olan ʹuzv-ı ʹavret maʹnâsına. Ve

فَرْجٌ [ferc] Gediğe ve havf mahalline dahi derler. Ve

فَرْجٌ [ferc] Teferrüc ve inkişâf maʹnâsına da gelir. Ve atın iki ayağı arasına da فَرْجٌ [ferc] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı