اَلْقَرْعَةُ [el-ḵarʹat] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Deveye mahsûs bir damgadır ki kuru inciğe basılır.
اَلْقُرْعَةُ [el-ḵurʹat] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Bu dahi deveye mahsûs bir damgadır ki burnunun ortasına basılır. Ve
قُرْعَةُ [ḵurʹat] Malûmdur ki bir husûsa mübâşeret ve bir nesneyi kısmet eylemek makûlesi aʹmâlde istiʹmâl olunur, gûnâ gûn vechle ederler. Ve ona سُهْمَةٌ [suhmet] dahi derler. Ve
قُرْعَةٌ [ḵurʹat] Mâlın güzîde ve aʹlâsına ıtlâk olunur; yukâlu: أَعْطَاهُ قُرْعَةَ مَالِهِ أَيْ خَيِّرَتَهُ Ve dağarcığa denir, ʹalâ-kavlin küçük olup geniş olanına denir; yukâlu: أَلْقَاهُ فِي الْقُرْعَةِ أَيِ الْجِرَابِ أَوْ هُوَ الْوَاسِعُ الصَّغِيرُ Cemʹi قُرَعُ [ḵuraʹ]dır, زُفَرُ [zufer] vezninde. Ve
قُرْعَةُ [Ḵurʹat] Esâmîdendir: ʹÖmer b. Muḩammed b. Ḵurʹa muhaddisîndendir.
اَلْقَرَعَةُ [el-ḵareʹat] (fethateynle) Başta olan kılsız yer.
اَلْقُرْعَةُ [el-ḵurʹat] (ḵâf’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Maʹrûf olan nesnedir ki remmâllar istiʹmâl ederler; yâhûd nizâʹı fasl için istiʹmâl ederler; yukâlu: كَانَتْ لَهُ الْقُرْعَةُ إِذَا قَرَعَ أَصْحَابَهُ Ve
قُرْعَةٌ [ḵurʹat] Mâlın güzîdesine ve aʹlâsına dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı