اَلْقَرْقُ [el-ḵarḵ] (فَرْقٌ [farḵ] vezninde) Tavuk sesine denir.
اَلْقِرْقُ [el-ḵirḵ] (ḵâf’ın kesriyle) Kemter soya ve nesebe denir; yukâlu: هُوَ مِنْ قِرْقٍ أَيْ أَصْلٍ رَدِيءٍ Ve ʹâdet ve âyîn maʹnâsınadır; yukâlu: لَهُ قِرْقٌ حَسَنٌ أَيْ دَأْبٌ وَعَادَةٌ Ve sıgar-ı nâsa denir, pes müfredi قِرْقَةٌ [ḵirḵat] olur; yukâlu: هُوَ مِنْ قِرْقِ النَّاسِ أَيْ مِنْ صِغَارِهِمْ Ve سُدَّرٌ [sudder] dedikleri laʹibe denir ki Türkîde dokurcun oyunu dedikleridir, murabbaʹu’ş-şekl olarak yirmi dört çizgili hâneler tarh edip hurde taşlar ile oynarlar, sûreti budur:
اَلْقَرِقُ [el-ḵariḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde ve جَبَلٌ [cebel] veznlerinde) El ayası gibi düz ve hemvâre mekâna ve ovaya denir; yukâlu: مَكَانٌ وَقَاعٌ قَرِقٌ وَقَرَقٌ أَيْ مُسْتَوٍ Ve
قَرَقٌ [ḵaraḵ] (fethateynle) Düz ovalarda yâhûd ırak beyâbânlarda seyr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِقَ الرَّجُلُ قَرَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَارَ فِي الْقَرِقِ أَوْ فِي الْمَهَامِهِ
اَلْقَرِقُ [el-ḵariḵ] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın kesriyle) Düz yer, mekân-ı müstevî maʹnâsına; yukâlu: قاَعٌ قَرِقٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı