اَلْكَزُّ [el-kezz] (kâf’ın fethiyle) Sıfattır, kurumakla buruşup burtuşmuş nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ كَزٌّ أَيْ يَابِسٌ مُنْقَبِضٌ ve yukâlu: رَجُلٌ وَجِسْمٌ كَزٌّ أَيْ يَابِسٌ مُنْقَبِضٌ Cemʹi كُزٌّ [kuzz] gelir kâf’ın zammıyla; yukâlu: هُوَ كَزٌّ وَهُمْ كَزٌّ Ve
كَزٌّ [kezz] Çirkîn çehreye ıtlâk olunur; yukâlu: وَجْهٌ كَزٌّ أَيْ قَبِيحٌ Ve bahîl ve nâkese كَزُّ الْيَدَيْنِ [kezzu’l-yedeyn] ıtlâk olunur, جَعْدُ الْيَدَيْنِ [caʹdu’l-yedeyn] gibi; yukâlu: رَجُلٌ كَزُّ الْيَدَيْنِ أَيْ ذُو كَزَزٍ أَيْ بُخْلٍ Ve
كَزٌّ [kezz] Masdar olur, bir nesneyi daraltmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَزَّ الشَّيْءَ كَزًّا إِذَا ضَيَّقَهُ Ve yürürken adımlar sık sık olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَزَّتْ خُطَاهُ إِذَا تَقَارَبَتْ Ve
كَزٌّ [kezz] Be-gâyet pek ve katı nesneye denir; yukâlu: ذَهَبٌ كَزٌّ أَيْ صُلْبٌ جِدًّا
اَلْكُزُّ [el-kuzz] (kâf’ın zammıyla) Cemʹi; yukâlu: قَوْمٌ كُزٌّ
اَلْكَزُّ [el-kezz] (kâf’ın fethi ve zâ’nın teşdîdiyle) Yâbis olan kimse; yukâlu: رَجُلٌ كَزٌّ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı